Giriş
Dayanıklılık en
genel anlamıyla kriz durumlarını yönetme, zorluklarla başa çıkma becerisi
olarak tanımlanabilir. Zor koşullara uyum sağlama yeteneği olarak da
düşünülebilir. Son yıllarda dayanıklılık psikoloji, eğitim, sağlık ve işletme
alanlarında yapılan çalışmalarda sıkça rastlanan bir kavram olmuştur. Bu
çalışmalarda rastlanılan en temel saptama dayanıklılığın öğrenilebilir ve
geliştirilebilir olduğudur. Bu yönüyle okullar eğitim programlarına
“dayanıklılık” kavramını dahil etmeye başlamışlardır. Doğal afetler, göç, yas
süreçleri, salgın hastalık, vb zorlu yaşam deneyimleri ve giderek belirsizleşen
yaşam için dayanıklılık kazanılması gereken önemli bir beceri olarak
görülmektedir.
Dijital Dayanıklılık Nedir?
Yapılan
çalışmalar dayanıklılığın; duygusal dayanıklılık, davranışsal dayanıklılık,
psikolojik sağlamlık, akademik dayanıklılık vb gibi alanlara özgü bir biçimde
ele alındığını göstermektedir. Bu alanlardan biri de “dijital dayanıklılık”tır.
Dijital dayanıklılık konusunda Türkçe alan yazında kapsamlı bir tanımlama ya da
araştırmaya rastlanmamıştır. Google “Dijital dayanıklılık” yazıldığında yaklaşık
7.310.000 sonuç çıkmaktadır. Ancak bunlar incelendiğinde “dijital dayanıklılık”
ile doğrudan ilgili olmadığı dayanıklılığın farklı boyutları ile ilgili olduğu
görülmektedir. Dijital dayanıklılık ile ilişkili olan “Dijital esenlik”
yazıldığında da yaklaşık 624.000 sonuç çıkmaktadır. Dijital esenlik konusunda
da derli toplu ve bilimsel değeri olan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Aynı
kavramlar Google’nin bilimsel arama motoru olan Google Akademik’ yazılıp Türkçe
kaynaklar tarandığında yine doğrudan bu kavramları elen alan çalışmalara
rastlanılmamıştır. Bu bakımdan bu yazı “dijital dayanıklılık” kavramını
etraflıca ele alan ilk değerlendirmelerden biridir.
En yalın haliyle
dijital dayanıklılık; çevrimiçi ortamda ne zaman risk altında olduğunu anlama,
bir şeyler ters gittiğinde ne yapması gerektiğini bilme ve karşılaştığı
zorluklardan ders çıkarma becerisi olarak tanımlanabilir. Dijital olarak
dirençli çocuklar, çevrim içi dünyada kendilerini güvenle yönetecek becerilere
sahip olan çocuklardır. Dijital olarak dirençli bir çocuk; çevrim içi dünyada
güvenle gezinebilir. Ne zaman risk altında olduklarını anlar. Çevrim içi bir
sorunla karşılaştığında nasıl çevrim dışı ve çevrim içi yardım aranacağını
bilir. Deneyimlerinden öğrenir. Olumsuz çevrim içi bir deneyimden sonra kendini
toparlayıp çevrim içi dünyanın fırsatlarından yararlanmaya devam edebilir. Araştırmalar,
bir çocuğun akıllı telefona sahip olma yaş ortalamasının 10 - 11 yaş arasında
olduğunu göstermektedir. 12 yaşındaki çocukların % 51'inin sosyal medya hesabı
bulunmaktadır. 12-15 yaş aralığındaki çağ nüfusunun sekizde birinin internette
endişe verici veya kötü bir şey deneyimledikleri saptanmıştır. Office Of The e-Safety
Commissioner’in (2018) araştırmasına göre, 13-17 yaş arası gençler ortalama
olarak beş ayrı sosyal medya hizmetinden yararlanmaktadır. Bu da çevrim içi
olumsuzluk yaşama olasılıklarını arttırmaktadır. Çevrim içi riskli deneyimler;
çevrim içi akran baskısı, siber zorbalık, yaşlarına uygun olmayan içeriğe maruz
kalma, uygun olmayan çevrimiçi paylaşımlar, etkileşimler, vb şekillerde
olabilmektedir. İnternetin ve sonrasında
çevrim içi teknolojilerin hızla gelişmesi ile birlikte çocukların ve gençlerin
dijital dünyayla etkileşimlerini güvenli ve risksiz bir şekilde yapabilmelerini
sağlama konusunda artan bir endişe söz konusudur. Dijital dayanıklılık böyle
bir endişenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Think Young; Y, Z ve 2010 sonrası
doğanları tanımlayan Alfa kuşakları ile ilgili araştırmalar yapan bir
kuruluştur. Bu kuruluş 9-18 yaş arası çocuklarla çok uluslu bir “dijital
dayanıklılık” araştırması yapmıştır. Bu araştırmaya göre, Türkiye yaşa uygun
olmayan içerikle karşılaşma açısından tüm ülkeler arasında en düşük orana (%
27) sahiptir. Nijerya, Kenya, İsrail, Güney Afrika, Türkiye ve Rusya’dan
çocukların katıldığı bu araştırmada çevrim içi riskli durumlarla karşılaşma
oranı ortalaması % 59’dur (Think Young,
2016). Vandoninck, vd. (2013)’nin
yaptığı araştırmada ise Türkiye’de “hiç çevrim içi bir risk ile karşılaşmadım”
diyen 11-16 yaş arası çocukların oranı % 57 olarak belirlenmiştir. Diğer
ülkelere göre düşük olan bu oranlar ülkemiz için iyidir, ancak dijital
dayanıklılık ile ilgili çalışmaları gündeme almamıza engel değildir.
UK Council For
İnternet Safety’e göre dijital dayanıklılık için gerekli olan beceriler; anlama, bilme, öğrenme ve kendini toparlama
becerileri olarak özetlenebilir: Anlama; bireyin çevrim içi ortamlarda ne zaman
risk altında olduğunu anlaması ve içinde bulunduğu durum/ortam hakkında
bilinçli kararlar verebilmesi ile ilgilidir. Bilme; bireyin çevrim içi
ortamlarda olumsuz durumlar karşısında ne yapması gerektiğini ve kimlerden,
hangi kaynaklardan yardım isteyebileceğini bilmesidir. Öğrenme; bireyin çevrim
içi deneyimlerinden öğrenmesi, yaşadıklarından ders çıkarması ve öğrendiklerini
gelecekteki deneyimlerine aktarması ve uyarlamasıdır. Kendini toparlama ise;
bireyin çevrim içi olumsuz deneyimler yaşasa da uygun desteklerle kendini
toparlayabilmesi ile ilgilidir.
Think Young
(2016) araştırmasında dijital dayanıklılık; farkındalık, bilişsel beceriler,
risklerle baş etmeye yardımcı dijital beceriler (silme, engelleme veya kişiyi /
sorunu bildirme, vb.), iletişim ve destek arama becerileri olmak üzere dört
boyuttan oluşmaktadır. Farkındalık; potansiyel çevrim içi riskleri anlamayı
kapsamaktadır. Bilişsel beceriler; çevrim içi -özellikle çevrim içi risklerle
karşı karşıya kaldığında- ne yapacağını bilme, problem çözme ve karar verme ile
ilgilidir. Risklerle baş etmeye yardımcı dijital beceriler; çevrim içi riskli
durumlarda riski önlemek ve riskli durumdan kurtulmak için uygun eylemlerde
bulunabilmeyi ifade etmektedir. İletişim ve destek arama ise; çevrim içi üzücü,
riskli ve tehlikeli durumlarla ile ilgili yardım isteme, böyle durumlarda
yaşadıklarını ifade etmeye vurgu yapmaktadır. Bu yönüyle dijital dayanıklılık
çevrimiçi riskler karşısında kendini düzenleyebilmek, önlem alabilmek, riskten
kaçınmak, riskle karşı karşıya kaldığında başa çıkma mekanizmalarını
kullanmak, sorun odaklı bir şekilde
riske veya zararlı duruma kendini koruyacak şekilde yanıt verebilmek ile
ilgilidir. Temelde çevrimiçi yaşamda doğru ile yanlışı ayırt etme, eleştirel
düşünme, iyi kararlar verme, zararlı içeriğe karşı savunmasızlıklarını azaltma ile
eylemlerinin tehlike ve sonuçlarının farkında olma becerilerini
kapsamaktadır. Think Young (2016)
tarafından dijital dayanıklılık ve yukarıda sözü edilen boyutları hakkında 9-18
yaş arası çocuklarla yapılan araştırmada; Türk çocukları en çok 3 ile
derecelenen boyutlarda şu sonuçları elde etmişlerdir: Çevrim içi riskler
karşısında bilişsel becerilerini kullanabilme 1,89 ( araştırma ortalaması
1.94), risklerle baş etmeye yardımcı dijital becerileri kullanabilme 2.12
(araştırma ortalaması 1.69), iletişim becerilerini kullanma 0.82 (araştırma
ortalaması 0.80). Söz konusu araştırma Nijerya, Kenya, İsrail, Güney Afrika,
Türkiye ve Rusya’dan katılan çocuklarla yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre
Türk çocuklarının dijital dayanıklılık konusunda en çok risklerle baş etmeye
yardımcı olabilecek dijital becerilerine güvendikleri söylenebilir.
Dijital Dayanıklılık Geliştirmek İçin
Okullar Neler Yapılabilir?
İçinde
bulunduğumuz dijital çağda çocuk ve ergenleri dijital ortamlarda dirençli olmaları
için eğitmeye odaklanmak ve bu konularda ebeveynleri desteklemek önem
kazanmaktadır. Bu yönde okul politikaları ve psiko-eğitim programları
örneklerine de rastlanmaktadır. Bazı uygulamalarda “dijital dayanıklılık”,
okulda geliştirilen “dijital vatandaşlık” müfredatının önemli bir boyutu olarak
yer almaktadır. Vinehall adlı bir okul dijital dayanıklılık geliştirme işine
öğrencileri de dahil edip öğrencilerinden “Küçük Dijital Liderler”
tanımlamasıyla gruplar oluşturmuştur. “Küçük Dijital Lider Grubu; akranları
için daha güvenli internet çalıştayları düzenleme, ebeveynler ve öğrenciler
için bilgi sağlamakla görevlendirilmiştir (Vinehall School, 2020). Dijital
dayanıklılık konusunda “dijital liderler” tanımlaması ile akranlardan
yararlanmak önemlidir. Çünkü çocuklar ve gençler internet güvenliği konusundaki
bilgi ve deneyimleri genellikle akranlarından almaktadır. Bu konu Think Youg
(2016) çok uluslu dijital dayanıklılık araştırmasına şöyle yansımıştır: Çocuklar
internet güvenliği hakkında en fazla bilgiyi kendi arkadaşlarından (% 52),
ardından ebeveynlerinden (% 43) ve okuldan (% 39) almaktadırlar. Bu veri, aile
ve okulu da dijital dayanıklılık anlamında etkin hale getirmek gerektiğini
göstermektedir. Türkiye’de de bu konuda okul temelli çalışmalara gereksinim
vardır. 2018 de güncellenen tüm öğretim programlarında öğrencilere
kazandırılacak temel yetkinlikler içerisinde “dijital yetkinlik” de vardır. Bu
yetkinliğin gereklerine uygun eğitim programları geliştirilmelidir. Bu
yetkinliklerin geliştirilmesine erken yaşlarda başlanmalı ve hatta ilkokulda
hayat bilgisi dersi kapsamına “Çevrimiçi Hayat”, “Dijital Dünyada Hayat” veya
“Teknoloji ile Hayat” adıyla yeni bir ünite eklenmelidir (Konca vd., 2018). Öte
yandan okul psikolojik danışma ve rehberlik programları kapsamında da buna
yönelik grup rehberliği ve psiko-eğitim çalışmalarına yer verilmelidir. Bu
noktada Ardimen (2019) tarafından geliştirilen “Dijital Çağda Çevrim İçi
Dayanıklılık Geliştirme Rehberlik Programı” fikir verici bir örnek olabilir.
Ardimen (2019) dijital çağı ele almak için dört program bileşenini içeren bir
çevrimiçi dayanıklılık rehberlikprogramı geliştirilmiştir. Program; (1) dijital çağda öğrenci gelişimini kolayştırıcı
temel rehberlik hizmetleri, (2) çeşitli dijital dünya sorunlarını, risklerini
ele almak ve yönetmek için gereken destekler, (3) öğrencileri çevrim içi
zorluklarla iletişimsel ve proaktif (sorun çözücü) stratejilerle başa çıkmada
ustalaşmaları için eğitmek amacıyla bireysel planlama hizmetleri ve (4 )
öğrenci gelişiminde uygun destek ve kontrolü optimize etmek için sistem destek
hizmetleri bileşenlerinden oluşmaktadır. Dijital dayanıklılık konusunda
çalışmalar yapan Tony Newman (2014), dijital dayanıklılığın sadece çocuklarda
değil, aile ve toplumda da geliştirilmesinin önemine dikkat çekmektedir.
Bugünün çocuk ve ergenlerinin yaşamı çevrim dışı ve çevrim içi olarak ikiye
ayrılmaktadır. Çocuk ve ergenlerin refahı ve iyi oluşunda çevrim dışı ve çevrim
içi yaşantıların dengesi, çevrim içi ortamlarda dayanıklı olmak önem
taşımaktadır. Dijital dayanıklılığın çocuk ve ergenlerde geliştirilmesi aile,
okul ve toplumun paylaştıkları bir sorumluluk haline gelmelidir. Güvenli
internet kullanımı ile ilgili çalışmalar tabi ki önemlidir. Ancak yeterli
değildir. Çocuk ve ergenlerde dijital dayanıklılık geliştirilerek onların
çevrim içi refahını sağlamak için yapılanların güvenli internet kullanımı ile
sınırlı kalmasının önüne geçilmiş olacaktır. UNICEF “Çevrim İçi Yaşamlarımız:
Sosyal Medya Kullanımı Raporunda (2020)”; dijital ebeveynlik ve dijital çağda
ebeveynlik için desteklerin iyileştirilmesi, çocuklarda çevrim içi ve çevrim dışı
dayanıklılığın teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Bu destek ve
teşviklerde okullara da önemli görevler düşmektedir. Headstart Kernow
araştırmacıları (Phippen & Street,
2016) yaş gruplarına göre çocuk ve ergenlerin olası çevrim içi davranışlarını “zararsız, zararlı olabilir, zararlı” şeklinde
sınıflayıp kamuoyu ile paylaşmışlardır. Türkiye’de de çocukların dijital
dünyadaki davranışları ile ilgili çalışma yapan eğitimci ve bilim insanlarının
sıradan internet güvenliği uyarılarının ötesine geçip aile, okul, çocuk ve gençleri
somut ve açıkça bilgilendirmek için benzer çalışmalar yapmalarında yüksek fayda
vardır. Phippen & Street (2016) araştırmalarında öğrencilerden, “Okulda
çevrim içi güvenlik hakkında bilgi edinmekten hoşlanıyor musunuz?” açık uçlu
soruna olumsuz yanıt almışlardır. Öğrenciler bu soruya “sıkıcı”, “hep aynı
şeyleri yapıyoruz”, “ sadece slayt ve video gösteriyorlar” vb. cevaplar
vermişlerdir. Bu da okulların bu konuda daha etkin ve ilgi çekici çalışmalar
yapmaları gerektiği açıkça ortaya koymaktadır. Okul temelli çalışmalar
yapılırken çevrim içi yaşam beceri hakkında nasıl bir desteği, kimlerden ve ne
şekilde almak istedikleri öncelikle çocuk ve ergenlere sorulmalıdır. Çocuk ve
ergen odak grupları ile açık uçlu sorularla, onların çevrim içi davranışları
hakkından bilgi toplanabilir. Bu bilgilerin bir grubu; ne yaptıkları, nelerden
hoşlandıkları, bunları yaparken neler hissettikleri, nelerden hoşlanmadıkları,
ne tür bilgilere ihtiyaç duydukları ile ilgili olabilir. Başka bir grup bilgi
de çevrim içi alanlarda neleri riskli ve zararlı, neleri potansiyel zararlı,
neleri zararsız buldukları, çevrim içi olumsuzluk yaşayıp yaşamadıkları,
yaşadılar ise nasıl baş ettikleri, kimlerden destek aldıkları, vb başlıklarda
olabilir. Bu türlü bir gereksinim belirlemesi çevrim içi davranışlar ile ilgili
bilgilendirici ve beceri kazandırıcı çalışmaları genel ve sıkıcı olmaktan
çıkaracak, yapılacakları onların yaşantıları ile ilişkilendirecektir. Yine bu
yaklaşım çevrim içi yaşam becerileri kazandırma işini kısıtlama, denetleme ve
güvenlik odaklı çalışmaların ötesine geçirip dijital dayanıklılık geliştirmeye
evirilmesini sağlayacaktır.
Okulların
yapacakları yanında ebeveynlerin yapabilecekleri konusunda da gereksinimler iyi
belirlenmelidir. Ebeveynlerin çocuklarının çevrim içi ortamlar ile
etkileşimlerini düzenleme konusunda hangi bilgilere ve desteklere gereksinim
duydukları saptanmalıdır. Bu konuda Konca, vd. (2019) “İlkokul Velilerinin
“Dijital Ebeveynlik” Konusundaki Eğitim Gereksinimlerinin Belirlenmesi” isimli bir
çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada ilkokul velilerinin dijital ebeveynlik
konusunda orta düzeyde eğitim ihtiyaçlarının bulunduğu belirlenmiştir. Velilerin
yaş ve eğitim durumları ile dijital ebeveynlik konusundaki eğitim
gereksinimleri arasında anlamlı bir fark bulunmadığı belirlenmiştir. Dijital
ebeveynlik konusunda en çok ihtiyaç duyulan konular; aile medya planı
oluşturma, bilinçli ve besleyici teknoloji kullanımına rehberlik etme, sağlıklı
olmayan dijital alışkanlıklar, siber güvenlik sorunları konusunda yardım alma
olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak birçok araştırma (Young, 2018
İnternet Matters, 2020) çocuk ve
ergenlerin dijital dayanıklılıklarını güçlendiren ve onlara çevrimiçi yaşamları
hakkında olumlu seçimler yapma becerilerini kazandıran acil bir eğitim
ihtiyacının altını çizmektedir.
Dijital Dayanıklılık Geliştirmek İçin Ebeveynler
Neler Yapılabilir?
Ebeveynler
dijital ortamlarda ebeveyn denetimleri, internet filtreleri, güvenlik ve
gizlilik ayarları vb ile çocuk ve ergenleri tehlikeden korumaya çalışırlar.
Aynsley & Dobson’e (2017) göre ebeveynlerin % 45 bu türlü ebeveyn
kontrollerini kullanmaktadır ve % 27'si çocuklarının internet geçmişini kontrol
etmektedir. Bunlar önemlidir. Ancak dijital dayanıklılık geliştirmek için yeterli
değildir. Çünkü bugün bir çocuk, genç ya da yetişkin için çevrimiçi ortamları
yüzde yüz güvenli hale getirmek neredeyse imkânsızdır. Bugünün çocuk ve
ergenlerini çevrim içi ortamdan uzak tutmak zordur. Daha da önemlisi uzak
tutmak doğru değildir. Dijital dayanıklılık çevrim içi deneyimlerle öğrenilen
bir şeydir. Dijital dünyadan kaçınılarak gelişen ve öğrenilebilen bir şey
değildir. Bu durumda çocuk ve ergenlerin
dijital dünyayı güvenle keşfedebilmeleri, dijital zorluklarla ve çevrim içi
yaşamın duygusal iniş çıkışlarıyla baş edebilmeleri için dijital dayanıklılığa
sahip olmaları gereklidir. Anne babaların bu dayanıklılığı çocuklarına
kazandırması, bisiklete binmeyi veya bir yolda karşıdan karşıya geçmeyi
öğretmek kadar önemlidir. Yani çevrim dışı yaşamda olduğu gibi, çocuklara
çevrim içi yaşamda da nasıl güvende kalacağını ve nasıl dirençli olacağını
öğretmek bugünün anne ve babalarının en temel görevleri arasındadır.
Dijital
dayanıklılık geliştirme ile ilgili çalışmalarda interneti ve çevrim içi dünyayı
tamamen düşmanlaştırmadan, riskleri de göz ardı etmeden dengeli bir dil
kullanmak gerekir. Çevrim içi ortamlar artık yaşamın bir parçasıdır. Öğrenme,
oyun, eğlenme, vb birçok geliştirici olanaklar sunduğu kadar riskli yanları da
vardır. Burada ana fikir; çocuk ve gençler için çevrim içi fırsatları en üst
düzeye çıkarma ve riskleri en aza indirme olmalıdır. Dijital dayanıklılık, çocukların
ve gençlerin sosyal medyayı kullanırken veya çevrimiçi olurken maruz
kalabilecekleri risklere uygun yanıt vermeleri ve bunlarla başa çıkabilmeleri
için sosyal ve duygusal okuryazarlıkları da kapsayan bir dijital yeterliliktir.
Çocuk ve gençlerde dijital dayanıklılık geliştirilirken çevrimiçi ortamda ne
zaman risk altında olduklarını anlayabilme, bu riskler karşısında ne
yapacağını, kimlerden, nerelerden yardım ve destek alabileceğini bilme ilk
odaklanılması gereken durumladır. Sonrasında hem kendilerinin hem de
başkalarının geçmiş deneyimlerinden ve eylemlerinden öğrenme becerileri
önemsenmelidir. Bunu takip edecek şekilde de çevrim içi ortamlarda olumsuz ve
örseleyici deneyimler yaşadı ise bu olumsuz etkilerden kurtularak kendini
toparlayabilme becerilerine odaklanılmalıdır.
Dijital dayanıklılık
geliştirirken yaşa uygun ve çevrim içi yaşantılarına paralel yaklaşımlar
belirlemek önemlidir. İlkokul çağındaki küçük çocuklar dijital yolculuklarına
yeni başlayacaklar ve güvenli bir çevrimiçi alan yaratma konusundaki sorunlar
ve ekran başında kalma süresiyle ilgili alışkanlıklar üzerinde durmak
gerekecektir. Ortaokul öğrencileri
muhtemelen ilk kez çevrimiçi sosyal çatışma ve potansiyel siber zorbalıkla
karşılaşacaklardır. Birçoğunun kendi akıllı telefonu olacak ve çevrim içi
riskleri nasıl tespit edip güvende kalacağını öğrenmeleri gerekecektir. Yaşça
büyük gençler kimliklerini sosyal medya ve dijital iletişim yoluyla ortaya
koyarken, kendi imajlarını yönetme, dijital benlik oluşturma, mahremiyetlerini koruma, dijital medya
aracılığıyla paylaşım ve yorum yaparken uygun şekilde davranmayı öğrenmeleri
gerekecektir (2020 Dreams, 2020)
Sevgili Ebeveynler,
Esnek olmayan
kurallar koymak yerine onlarla sohbet edin. Çocuk ve gençlerle çevrim içi
dünyaları ve deneyimleri hakkında konuşulmalıdır. Çocuğunuzun internet
kullanımı konusunda olumlu bir bakış açısı geliştirin. İzledikleri şeyler,
oynadıkları oyunlar ekran başında geçirdikleri saatler hakkında ne düşünürseniz
düşünün, sevdikleri uygulamaları ve oyunları sürekli eleştirirseniz, sizinle
çevrimiçi hayatları hakkında konuşmak istemezler. Araştırmalar, ebeveyn
ilgisinin ve katılımının çevrimiçi dayanıklılıkla pozitif bir şekilde ilişkili
olduğunu göstermektedir. Bu nedenle çocuğunuzun çevrimiçi hayatından tamamen
uzak durmayın. Çevrim içi yaşantılar hakkında ebeveyn çocuk etkileşimlerinin
yargılamadan dinleme yanında, kısıtlayıcı olmaktansa izleyici ve arabulucu
yaklaşımlar içermesi önemlidir. Size en sevdikleri web sitelerini, videolarını
ve uygulamalarını göstermelerini ve onlarla çevrimiçi olarak nasıl etkileşim
kurduklarını anlatmalarını isteyin. Ne yaptıklarına gerçekten ilgi gösterin.
Hatta çevrim içi ortamlarda onlarla zaman geçirin. Neyi, nasıl yaptıklarını
size göstermelerini ve anlatmalarını sağlayın. Bu konuşmalar uygun bir dille
çevrimiçi ortamda ne yaptıkları, hangi uygulamaları kullandıkları ve çevrimiçi
ortamda nasıl davranmalarını beklediğiniz hakkında olabilir. Konuşmaya çevrimiçi
yapmayı sevdiği şeyler hakkında konuşarak başlamak hemen tehlikelerden ve
risklerden bahsetmekten daha iyidir. Sonra interneti ne için –öğrenmek, sosyal
etkileşim ve sohbet, video izleme, oyun oynama, vb- daha fazla kullandıklarını
fark ettiren konulardan bahsedilebilir. Nelerden hoşlanıyorlar? Bir ebeveyn
olarak, çocuklarınızla neleri paylaştıkları ve ayrıca arkadaşlarının çevrimiçi
olarak neler paylaştıkları hakkında nasıl hissettikleri hakkında da konuşmanız
gerekir. Çevrim içi paylaşım ve etkileşimleri konusunda konuyu çevrim içi
nezakete getirebilir, bunun hakkında da deneyimlerini öğrenebilirsiniz. Bunlardan
sonra çevrimiçi deneyimleriyle ilgili neyi sevmedikleri, nelerden rahatsız
oldukları, herhangi bir risk veya tehdit görüp görmedikleri hakkında
konuşulabilir. Bu konuşmalarda, onları kontrol ettiğiniz ve denetlediğiniz izlenimini
vermek yerine, açık uçlu olmak önemlidir. Bir araştırma (Aynsley & Dobson,
2017) ebeveynlerin % 55'inin çocuklarının ne yaptığını sorduğunu ve onlara
nasıl davranması gerektiğini söylediğini göstermektedir. Ancak bu oranda bir
iletişime rağmen ebeveynlerin yalnızca % 24'ü çocukların çevrim içi ortamda
yaptığı her şeyin farkında olduğunu söylemektedir. Çevrim içi özellikle sosyal
medya paylaşımlarının çocuk ve ergenlerin benlik algıları ve saygılarını
etkileyen yönleri de var. Bu etkiye neden olan şey kendini başkalarıyla çevrim içi
karşılaştırmadır. Çevrim içi etkileşimlerde her zaman daha güzel, daha akıllı, daha
zayıf, daha fazla arkadaşı ve daha çok beğenisi veya daha fazla takipçisi olan
biri olacaktır. Hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak çocuklarımızın
özgüvenleri üzerinde sürekli çalışmalıyız. Öz değerimizin kaynağının, başarı ve
mutluluğun işaretlerinin sosyal medyadaki takipçi ve beğeni sayımızla ilgili
olmadığı üzerine de konuşma ve tartışmalar yapmak gerekecektir. Yine
günümüz çocuk ve ergenlerinin sosyal yaşamlarının ve başkalarıyla olan
bağlarının büyük bir kısmı çevrimiçi sohbetlere dayanmaktadır. Bu nedenle çocuk
ve ergenlerin arkadaşları ile çevrim içi mesajlaşırken kötü giden bir konuşmayı
nasıl düzeltebilecekleri, grup sohbetinde kendisi ya da bir arkadaşı dışlandığında,
grupta uygun olmayan şeyler konuşulmaya başlandığında neler yapabilecekleri
üzerinde de durulmalıdır. Sosyal medyada istenmeyen ilgi, yapılan kötü bir
yoruma verip vermeme veya cevap vermede uygun ifadeler bulma, vb, etkileşimleri
olumlu tutmak için sahip olması gereken becerilere odaklanmakta da fayda
vardır. Siber zorbalık yapmadan ve kendine yapılan siber zorbalıkla baş etmek
bakımından da sayılan bu beceriler önemlidir. UNESCO’nun 8-17 yaş çocukları
arasında 25 ülkede yaptığı araştırma, çevrimiçi zorbalık oranlarının en yüksek
olduğu 3 ülkenin Çin (% 70), Singapur (% 58) ve Hindistan (% 53) olduğunu
göstermektedir. Dijital dayanıklılık siber zorbalıkla ilgili farkındalık ve baş
etme becerilerini de kapsamaktadır. Siber zorbalık ve nefret, üzerinde
kontrolümüz olmayan bir insan davranışı olsa da, buna nasıl tepki vereceğimizi
seçebiliriz. Çocuklarla öz saygı, başkalarına empati ve dürüstlük içeren
tavırlar geliştirerek buna karşı dayanıklılık oluşturma hakkında konuşmak çok
önemlidir.
Dijital ayak
izini tartışın. Ebeveynler çocuklarının sosyal medya ve diğer çevrim içi
ortamlarda paylaştıkları ile ilgili nasıl haberdar olmalıdır. Sosyal medya ve
diğer ortamlarda bıraktığı “dijital ayak izleri” konusunda farkındalık
oluşturmalıdır. Dijital ayak izi çevrim içi ortamlarda, sosyal medyada vb
yapılan paylaşımlar, yorumlar, beğeniler ve izlemeler sonucunda bu ortamlarda
bireyler hakkında oluşan veri izlerdir. Çevrim içi ortamlarda geçirilen zamana
bağlı olarak dijital ayak izleri de artar (Konca, 2020). Çocuğunuza, internette
yayınladıkları her şeyin kaydedileceğini ve bunun onu daha sonraki yaşamlarında
etkileyebileceğini hatırlatın. Bu fotoğraflar, yorumlar ve videolar için
geçerlidir. Onlarla paylaştıklarının sonuçları hakkında konuşun.
Çocuğunuza
çevrimiçi ortamda okudukları, gördükleri veya duydukları hakkında eleştirel
düşünmeyi öğretin. Küçük çocuklar için bu, onları 'Annem veya babam bu konuda
ne derdi?' diye sormaya teşvik etmek anlamına gelebilir. Yine bu, çocuk ve
ergenlerin çevrim içi ortamlarda karşılaştıkları her şeyi doğru kabul
etmemeleri, sorgulama süzgecinden geçirmeleri gerektiği hakkında konuşma ve
değerlendirmeler yapmak demektir. Thing Young araştırmasına göre 9-18 yaş
arasındaki çocukların % 84’ü internetteki bilgileri şüphe ile karşılamakta ve
bu türlü bilgi ve içerikten kaçınmaktadır.
Çevrimiçi
yaşamları için net sınırlar belirleyin ve sonra bir adım geri çekilerek, bir
şeyler ters giderse yardımcı olmak için yanlarında olacağınız mesajını vererek
çevrimiçi dünyayı güvenli bir şekilde keşfetmelerine izin verin. Bu biçimde
verilmiş bir izin onların çevrim içi ortamda neyin doğru neyin yanlış olduğuna
dair kendi anlayışlarını geliştirmelerine yardımcı olmak için çok önemlidir.
Özellikle 6-10 yaşları arasında çocukların kullandığı uygulamaların ve
oyunların çoğu oldukça bağımlılık yapabilir. Bu nedenle, dijital dayanıklılığın
ilk bölümünün ekran süresi için sınırlar koyma ve interneti güvenli bir ortamda
kullanabilmeleri için doğru ebeveyn kontrollerine sahip olmalarının sağlaması
gerekebilir. Aynsley & Dobson’e (2017) göre ebeveynlerin % 53'ü çevrimiçi
kullanım için kurallar koymaktadır. % 23’ü de bu kurallara uygun kullanım
denetimi yapmaktadır. Bu sonuç kurallara uygun kullanımı denetleme konusunda
ebeveynlerin daha etkin olması gerektiğini göstermektedir.
Çevrimiçi
ortamda güvende olma ile ilgili hangi tedbirleri aldıklarını ve
alabileceklerini konuşun. Çocuklarınızın,
kişisel bilgilerini çevrimdışı tanımadıkları çevrimiçi kişilere asla
vermemeleri gerektiğini anlamalarını sağlayın. Küçük çocuklarınıza kendileriyle
ilgili hangi bilgilerin kişisel olduğunu açıklayın: Örneğin e-posta adresi, cep
telefonu numarası, okul adı, okul dışında gittiği kurs ya da spor kulübü,
arkadaşlarla buluşma düzenlemeleri ve kendilerinin, ailelerinin veya
arkadaşlarının herhangi bir fotoğrafı veya videosu gibi. Bazı gözlemler (Oglethorpe,
2018) çocukların, şifrelerini güvende tutma, özel bilgileri paylaşmama ve
çevrimiçi yabancılarla konuşmama konusunda önemli ölçüde farkındalık kazandığını
göstermektedir. Bu tür gözlemler de çevrim içi yaşam becerileri ile ilgili artık
güvenlik önlemlerinin çok ötesinde eleştirel düşünme, dayanıklılık, öz saygı,
empati, vb. beceriler kazandırmaya geçmemiz için bir başka ipucudur.
Çocuklarınızın
profillerine koydukları bilgiler ve resimler hakkında dikkatlice düşünmeleri
gerektiğinin farkında olmalarını sağlayın. Onlara, çevrimiçi olarak
yayınlandıktan sonra, herkesin bu görüntülerini değiştirebileceğini veya
paylaşabileceğini belirtin. Çocuğunuz istenmeyen e-posta ve metinler alırsa,
içeriklerine asla inanmamalarını, onlara yanıt vermemelerini veya bu türlü
mesajları açmamaları gerektiğini hatırlatın. Yine bu türlü mesajların içinde
virüs veya uygunsuz görüntü ya da içerikler olabileceğini söyleyin. Çocuğunuzun, bazı kişilerin çevrimiçi yalan
söylediğini, kendini olduğundan farklı biri olarak tanıtabileceğini bu nedenle
çevrim içi arkadaş seçerken dikkatli olması gerektiğini vurgulayın. Dijital dayanıklılığı olan çocuk çevrimiçi içerik
oluşturma, bulma ve kullanma becerisi olan çocuktur. Bu nedenle tehlikelerinden
kaçınmak için çevrim içi alanları dikkatli bir şekilde anlar ve kullanır. Çocukların
sosyal medyada bir şey paylaşmadan önce ve bir şeye yorum yapmadan önce
“Göndermeden önce düşün” ilkesi ile hareket etmeleri gerektiğini sık sık
hatırlatın.
Çocuk ve
gençlerin çevrim içi zorluklar ve olumsuzluklarla baş etmede kaderci ve pasif,
iletişimsel ve proaktif olmak üzere üç strateji kullandığını göstermektedir (Vandoninck,
vd., 2013). Kaderci / pasif başa çıkma; sorunun kendiliğinden düzeleceğini umma
ve bir süre internet kullanmayı bırakma davranışı olarak gözlenmektedir. İletişimsel
başa çıkma; sorun hakkında biriyle konuşma, yardım ve destek arama ile
ilgilidir. Proaktif başa çıkma (problem çözme) ise; sorunu çözmeye çalışma,
istenmeyen mesajları silme, engelleme, dijital becerilerini de kullanarak
kendini koruyucu bilişsel, karar verme, problem çözme ve uygun duyuşsal
davranışlarda bulanmayı kapsamaktadır. Burada iletişimsel ve sorun çözücü
stratejiler ve bunları birlikte kullanmak değerlidir. Kız çocuklarının ve küçük
yaş çocuklarının iletişimsel desteğe diğer çocuklara oranla daha fazla ihtiyaç
duydukları belirlenmiştir. Çocuğunuzu çevrimiçi ortamda karşılaştığı zorluklar ve
bunlarla nasıl baş ettikleri konusunda konuşmaya teşvik edin. Çocuğunuzla
internette siber zorbalıkla karşılaştığında, uygunsuz içerikler gördüğünde,
şüpheli mesajlar aldığında size bildirmesi gerektiğinin önemi hakkında konuşun.
Yine internetteki bir şey yüzünden üzüldüyse, sizden veya güvendiği bir
yetişkinden her zaman yardım isteyebileceğini hatırlatın. Çocuğunuz çevrim içi
ortamlarda olumsuz deneyimlere maruz kalır ise neler olup bittiğini, nerede
olduğunu, kimin dahil olduğunu ve tekrar olmasını engellemek için
uygulayabileceğiniz herhangi bir güvenlik ayarı olup anlamaya çalışın. Desteğinizi
gösterin ve bununla birlikte başa çıkacağınız konusunda onlara güven verin. Açıkça
konuşun ve deneyimledikleri şey hakkındaki duygularını anlamaya çalışın. Duruma
bağlı olarak, kendilerine güvenlerini yeniden kazanmaları ve iyileşmeleri için okul
psikolojik danışmanından destek de alabilirsiniz. Çevrimiçi bir hatadan
kurtulabilen çocuklar öğrenebilir ve aynı hatayı tekrar yapmaktan kaçınabilir. Yasaklamak
çözüm değildir. Tabi ki çevrim içi kurallar ve güvenlik önlemleri olacaktır. Ebeveynler,
çocuklarının internette geçirdiği her anını izleyemez ve kontrol edemezler.
İnternet kullanımıyla ilgili orantılı, mantıklı kurallar ve sözleşmeler gereklidir.
Ancak çocuk ve ergeni tamamen çevrim için alanlardan uzak tutmak gerçekçi
değildir. Uzak tutmak dijital becerileri edinmesine, dijital dayanıklılık
geliştirmesine engel olacaktır. Çevrim içi öğrenme fırsatlarında mahrum
bırakacaktır. Dijital dayanıklılık için bilgilendirin, güçlendirin, dışlamayın.
Çevrimiçi
risklere maruz kalmak her zaman zarara yol açmaz. Bu risklerle baş edebilmek
öğrenilebilen bir beceridir. Dijital dayanıklılığı ve dijital becerileri yüksek
olan çocuk ve ergenlerin bu risklerle baş etme becerileri daha yüksektir. Düşük
öz yeterliliğe sahip olan ve duygusal sorunları olan çocuk ver ergenlerin
dijital dayanıklılığı daha düşüktür (Vandoninck, vd., 2013).
Kaynaklar
1. Ardimen, S.N.
(2019). Development of Counseling Program Online Resilience in the Face of the
Digital Age. (https://www.atlantis-press.com/proceedings/icoet-19/125925092,
erişim: 8.12.2020)
2. Aynsley, C. &
Dobson, I. (2017) .Building Children’s Digital Resilience. http://www.rm.com/~/media/PDFs/Events/Seminar-Slides/Spring-2017/Building_Childrens_Digital_Resilience.pdf?la=en,
erişim: 7.12.2020)
3. 2020 Dreams.
(2020). Digital Resilience Workshops. (https://www.2020dreams.org.uk/pshe-workshops/life-crime-social/digital-resilience-workshops/,
erişim: 6.12.2020)
4.Garista, P. & Pocetta, G.
(2014). Digital Resilience: meanings, epistemologies and methodologies for
lifelong. (learninghttps://www.academia.edu/9587780/Digital_Resilience_meanings_epistemologies_and_methodologies_for_lifelong_learning,
erişim: 08.12.2020)
5. Internet Matters. (2020). How to
build digital resilience in your child. (https://www.primarytimes.co.uk/news/2018/02/how-to-build-digital-resilience-in-your-child,
erişim:01.12.2020)
6. İnternet Matters, 2020. Digital
Resilience Toolkit. (https://www.internetmatters.org/resources/digital-resilience-toolkit/digital-resilience-toolkit-14year-olds/,
erişim: 3.12.2020)
7 . Kemp, C. (2018). Digital
Resilience in Schools. (http://mrkempnz.com/2018/06/digital-resilience-in-schools.html,
erişim: 01.12.2020)
8. Konca, F. ve Diğerleri (2018). “Dijital
Yetkinliğin” İlkokul Hayat Bilgisi Öğretim Programı Ünite Kazanımlarına
Yansıması ve Dijital Bağımlılığı Önlemedeki Önemi. IMDAC 2018 1.Uluslararası
Multidisiplinler Dijital Bağımlılık Kongresi 14-16 Kasım2018, Kuşadası/Aydın
9. Konca, F. Ve Diğerleri (2019).
İlkokul Velilerinin “Dijital Ebeveynlik” Konusundaki Eğitim Gereksinimlerinin
Belirlenmesi. V. TURKCESS Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 27-29 Haziran
2019, İstanbul
10. Konca, F. (2020). Eğitim 4.0:
Eğitimin Geleceği Tartışmalarının Neresindeyiz?. Ankara: PEGEM Yayınları
11. Livingstone, S. ve Diğerleri (
2017). Maximizing Opportunities and Minimizing Risks for Children Online: The
Role of Digital Skills in Emerging Strategies of Parental Mediation. Journal of
Communication, Volume 67, Issue 1, February 2017, Pages 82–105.
12. Malafronte, O. (2020). 11
Competencıes For Buıldıng Resılıence In A Dıgıtal World: Part 1. (https://pocketconfidant.com/11-competencies-building-resilience-digital-world/)
13. Nerman, T. (2014). What Works
in Building Resilience?. Jessica Kingsley Publishers; Rev Ed edition.
14. Oglethorpe, M. (2018). Moving
beyond cyber safety for happy, resilient digital kids. (https://www.parentingideas.com.au/blog/moving-beyond-cyber-safety-for-happy-resilient-digital-kids/,
erişim: 3.12.2020)
15. Parent İnfo. (2018). Three top
tips for building your child’s online resilience.
(https://parentinfo.org/article/three-top-tips-for-building-your-child-s-online-resilience,
erişim: 06.12.2012)
16. Parent Zone. (2020). Digital
resilience: a parent’s guide. (https://parentinfo.org/article/digital-resilience-a-parents-guide,
erişim: 02.12.2020)
17. Phippen, A. & Street, L. (2016).
Understanding Digital Behaviours and Risk in Young People –Developing the Headstart Kernow
Online Resilience Tool (https://www.headstartkernow.org.uk/Digital/Understanding%20Digital%20Behaviours%20and%20Risk%20in%20Young%20People%20Final.pdf,
erişim: 6.12.2020)
18. Sale Space. (2020). Teaching
Digital Resilience to My Children. (https://www.safespace.qa/en/topic/teaching-digital-resilience-my-children,
erişim: 07.12.2020)
19. Scheff, S. (2019). Dıgıtal
Resılıence Toolkıt: Handlıng Cyberbullyıng & Onlıne Hate. (https://parentology.com/digital-resilience-toolkit-handling-cyberbullying-online-hate/,
erişim: 3.12.2020)
20. Think Young (2016). Dıgıtal
Resılıence: Empowerıng Youth Onlıne
(https://www.thinkyoung.eu/Research/DIGITAL-RESILIANCE, erişim: 08.12.2020)
21. UNICEF. (2020). Our Lives
Online: Use of Social Media by Children and Adolescents in East Asia –
opportunities, risks and harms”
(https://www.unicef.org/eap/press-releases/build-resilience-children-help-them-stay-safe-social-media,
erişim: 6.12.2020)
22. Vinehall School. (2020).
Digital Resilience. (https://www.vinehallschool.com/digital-resilience/,
erişim: 04.12.2020)
23. Vandoninck, S. ve Diğerleri. (2013).
How to cope and build online resilience?. (www.eukidsonline.net)
24. Young, K. (2018). Dear Kids,
Love From Your Brain.’ What All Kids Need to Know About the Brain. (https://www.heysigmund.com/dear-kids-love-from-your-brain-what-all-kids-need-to-know-about-the-brain/,
erişim: 3.12.2020)
25. https://kidshelpline.com.au/teens/issues/building-resilience