9 Aralık 2020 Çarşamba

Çocuk ve Gençlerde “Dijital Dayanıklılık” Geliştirmek

 Giriş

Dayanıklılık en genel anlamıyla kriz durumlarını yönetme, zorluklarla başa çıkma becerisi olarak tanımlanabilir. Zor koşullara uyum sağlama yeteneği olarak da düşünülebilir. Son yıllarda dayanıklılık psikoloji, eğitim, sağlık ve işletme alanlarında yapılan çalışmalarda sıkça rastlanan bir kavram olmuştur. Bu çalışmalarda rastlanılan en temel saptama dayanıklılığın öğrenilebilir ve geliştirilebilir olduğudur. Bu yönüyle okullar eğitim programlarına “dayanıklılık” kavramını dahil etmeye başlamışlardır. Doğal afetler, göç, yas süreçleri, salgın hastalık, vb zorlu yaşam deneyimleri ve giderek belirsizleşen yaşam için dayanıklılık kazanılması gereken önemli bir beceri olarak görülmektedir.

Dijital Dayanıklılık Nedir?

Yapılan çalışmalar dayanıklılığın; duygusal dayanıklılık, davranışsal dayanıklılık, psikolojik sağlamlık, akademik dayanıklılık vb gibi alanlara özgü bir biçimde ele alındığını göstermektedir. Bu alanlardan biri de “dijital dayanıklılık”tır. Dijital dayanıklılık konusunda Türkçe alan yazında kapsamlı bir tanımlama ya da araştırmaya rastlanmamıştır. Google “Dijital dayanıklılık” yazıldığında yaklaşık 7.310.000 sonuç çıkmaktadır. Ancak bunlar incelendiğinde “dijital dayanıklılık” ile doğrudan ilgili olmadığı dayanıklılığın farklı boyutları ile ilgili olduğu görülmektedir. Dijital dayanıklılık ile ilişkili olan “Dijital esenlik” yazıldığında da yaklaşık 624.000 sonuç çıkmaktadır. Dijital esenlik konusunda da derli toplu ve bilimsel değeri olan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Aynı kavramlar Google’nin bilimsel arama motoru olan Google Akademik’ yazılıp Türkçe kaynaklar tarandığında yine doğrudan bu kavramları elen alan çalışmalara rastlanılmamıştır. Bu bakımdan bu yazı “dijital dayanıklılık” kavramını etraflıca ele alan ilk değerlendirmelerden biridir.

En yalın haliyle dijital dayanıklılık; çevrimiçi ortamda ne zaman risk altında olduğunu anlama, bir şeyler ters gittiğinde ne yapması gerektiğini bilme ve karşılaştığı zorluklardan ders çıkarma becerisi olarak tanımlanabilir. Dijital olarak dirençli çocuklar, çevrim içi dünyada kendilerini güvenle yönetecek becerilere sahip olan çocuklardır. Dijital olarak dirençli bir çocuk; çevrim içi dünyada güvenle gezinebilir. Ne zaman risk altında olduklarını anlar. Çevrim içi bir sorunla karşılaştığında nasıl çevrim dışı ve çevrim içi yardım aranacağını bilir. Deneyimlerinden öğrenir. Olumsuz çevrim içi bir deneyimden sonra kendini toparlayıp çevrim içi dünyanın fırsatlarından yararlanmaya devam edebilir. Araştırmalar, bir çocuğun akıllı telefona sahip olma yaş ortalamasının 10 - 11 yaş arasında olduğunu göstermektedir. 12 yaşındaki çocukların % 51'inin sosyal medya hesabı bulunmaktadır. 12-15 yaş aralığındaki çağ nüfusunun sekizde birinin internette endişe verici veya kötü bir şey deneyimledikleri saptanmıştır. Office Of The e-Safety Commissioner’in (2018) araştırmasına göre, 13-17 yaş arası gençler ortalama olarak beş ayrı sosyal medya hizmetinden yararlanmaktadır. Bu da çevrim içi olumsuzluk yaşama olasılıklarını arttırmaktadır. Çevrim içi riskli deneyimler; çevrim içi akran baskısı, siber zorbalık, yaşlarına uygun olmayan içeriğe maruz kalma, uygun olmayan çevrimiçi paylaşımlar, etkileşimler, vb şekillerde olabilmektedir.  İnternetin ve sonrasında çevrim içi teknolojilerin hızla gelişmesi ile birlikte çocukların ve gençlerin dijital dünyayla etkileşimlerini güvenli ve risksiz bir şekilde yapabilmelerini sağlama konusunda artan bir endişe söz konusudur. Dijital dayanıklılık böyle bir endişenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Think Young; Y, Z ve 2010 sonrası doğanları tanımlayan Alfa kuşakları ile ilgili araştırmalar yapan bir kuruluştur. Bu kuruluş 9-18 yaş arası çocuklarla çok uluslu bir “dijital dayanıklılık” araştırması yapmıştır. Bu araştırmaya göre, Türkiye yaşa uygun olmayan içerikle karşılaşma açısından tüm ülkeler arasında en düşük orana (% 27) sahiptir. Nijerya, Kenya, İsrail, Güney Afrika, Türkiye ve Rusya’dan çocukların katıldığı bu araştırmada çevrim içi riskli durumlarla karşılaşma oranı ortalaması  % 59’dur (Think Young, 2016).  Vandoninck, vd. (2013)’nin yaptığı araştırmada ise Türkiye’de “hiç çevrim içi bir risk ile karşılaşmadım” diyen 11-16 yaş arası çocukların oranı % 57 olarak belirlenmiştir. Diğer ülkelere göre düşük olan bu oranlar ülkemiz için iyidir, ancak dijital dayanıklılık ile ilgili çalışmaları gündeme almamıza engel değildir. 

UK Council For İnternet Safety’e göre dijital dayanıklılık için gerekli olan beceriler;  anlama, bilme, öğrenme ve kendini toparlama becerileri olarak özetlenebilir: Anlama; bireyin çevrim içi ortamlarda ne zaman risk altında olduğunu anlaması ve içinde bulunduğu durum/ortam hakkında bilinçli kararlar verebilmesi ile ilgilidir. Bilme; bireyin çevrim içi ortamlarda olumsuz durumlar karşısında ne yapması gerektiğini ve kimlerden, hangi kaynaklardan yardım isteyebileceğini bilmesidir. Öğrenme; bireyin çevrim içi deneyimlerinden öğrenmesi, yaşadıklarından ders çıkarması ve öğrendiklerini gelecekteki deneyimlerine aktarması ve uyarlamasıdır. Kendini toparlama ise; bireyin çevrim içi olumsuz deneyimler yaşasa da uygun desteklerle kendini toparlayabilmesi ile ilgilidir.

Think Young (2016) araştırmasında dijital dayanıklılık; farkındalık, bilişsel beceriler, risklerle baş etmeye yardımcı dijital beceriler (silme, engelleme veya kişiyi / sorunu bildirme, vb.), iletişim ve destek arama becerileri olmak üzere dört boyuttan oluşmaktadır. Farkındalık; potansiyel çevrim içi riskleri anlamayı kapsamaktadır. Bilişsel beceriler; çevrim içi -özellikle çevrim içi risklerle karşı karşıya kaldığında- ne yapacağını bilme, problem çözme ve karar verme ile ilgilidir. Risklerle baş etmeye yardımcı dijital beceriler; çevrim içi riskli durumlarda riski önlemek ve riskli durumdan kurtulmak için uygun eylemlerde bulunabilmeyi ifade etmektedir. İletişim ve destek arama ise; çevrim içi üzücü, riskli ve tehlikeli durumlarla ile ilgili yardım isteme, böyle durumlarda yaşadıklarını ifade etmeye vurgu yapmaktadır. Bu yönüyle dijital dayanıklılık çevrimiçi riskler karşısında kendini düzenleyebilmek, önlem alabilmek, riskten kaçınmak, riskle karşı karşıya kaldığında başa çıkma mekanizmalarını kullanmak,  sorun odaklı bir şekilde riske veya zararlı duruma kendini koruyacak şekilde yanıt verebilmek ile ilgilidir. Temelde çevrimiçi yaşamda doğru ile yanlışı ayırt etme, eleştirel düşünme, iyi kararlar verme, zararlı içeriğe karşı savunmasızlıklarını azaltma ile eylemlerinin tehlike ve sonuçlarının farkında olma becerilerini kapsamaktadır.  Think Young (2016) tarafından dijital dayanıklılık ve yukarıda sözü edilen boyutları hakkında 9-18 yaş arası çocuklarla yapılan araştırmada; Türk çocukları en çok 3 ile derecelenen boyutlarda şu sonuçları elde etmişlerdir: Çevrim içi riskler karşısında bilişsel becerilerini kullanabilme 1,89 ( araştırma ortalaması 1.94), risklerle baş etmeye yardımcı dijital becerileri kullanabilme 2.12 (araştırma ortalaması 1.69), iletişim becerilerini kullanma 0.82 (araştırma ortalaması 0.80). Söz konusu araştırma Nijerya, Kenya, İsrail, Güney Afrika, Türkiye ve Rusya’dan katılan çocuklarla yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre Türk çocuklarının dijital dayanıklılık konusunda en çok risklerle baş etmeye yardımcı olabilecek dijital becerilerine güvendikleri söylenebilir.

Dijital Dayanıklılık Geliştirmek İçin Okullar Neler Yapılabilir?

İçinde bulunduğumuz dijital çağda çocuk ve ergenleri dijital ortamlarda dirençli olmaları için eğitmeye odaklanmak ve bu konularda ebeveynleri desteklemek önem kazanmaktadır. Bu yönde okul politikaları ve psiko-eğitim programları örneklerine de rastlanmaktadır. Bazı uygulamalarda “dijital dayanıklılık”, okulda geliştirilen “dijital vatandaşlık” müfredatının önemli bir boyutu olarak yer almaktadır. Vinehall adlı bir okul dijital dayanıklılık geliştirme işine öğrencileri de dahil edip öğrencilerinden “Küçük Dijital Liderler” tanımlamasıyla gruplar oluşturmuştur. “Küçük Dijital Lider Grubu; akranları için daha güvenli internet çalıştayları düzenleme, ebeveynler ve öğrenciler için bilgi sağlamakla görevlendirilmiştir (Vinehall School, 2020). Dijital dayanıklılık konusunda “dijital liderler” tanımlaması ile akranlardan yararlanmak önemlidir. Çünkü çocuklar ve gençler internet güvenliği konusundaki bilgi ve deneyimleri genellikle akranlarından almaktadır. Bu konu Think Youg (2016) çok uluslu dijital dayanıklılık araştırmasına şöyle yansımıştır: Çocuklar internet güvenliği hakkında en fazla bilgiyi kendi arkadaşlarından (% 52), ardından ebeveynlerinden (% 43) ve okuldan (% 39) almaktadırlar. Bu veri, aile ve okulu da dijital dayanıklılık anlamında etkin hale getirmek gerektiğini göstermektedir. Türkiye’de de bu konuda okul temelli çalışmalara gereksinim vardır. 2018 de güncellenen tüm öğretim programlarında öğrencilere kazandırılacak temel yetkinlikler içerisinde “dijital yetkinlik” de vardır. Bu yetkinliğin gereklerine uygun eğitim programları geliştirilmelidir. Bu yetkinliklerin geliştirilmesine erken yaşlarda başlanmalı ve hatta ilkokulda hayat bilgisi dersi kapsamına “Çevrimiçi Hayat”, “Dijital Dünyada Hayat” veya “Teknoloji ile Hayat” adıyla yeni bir ünite eklenmelidir (Konca vd., 2018). Öte yandan okul psikolojik danışma ve rehberlik programları kapsamında da buna yönelik grup rehberliği ve psiko-eğitim çalışmalarına yer verilmelidir. Bu noktada Ardimen (2019) tarafından geliştirilen “Dijital Çağda Çevrim İçi Dayanıklılık Geliştirme Rehberlik Programı” fikir verici bir örnek olabilir. Ardimen (2019) dijital çağı ele almak için dört program bileşenini içeren bir çevrimiçi dayanıklılık rehberlikprogramı geliştirilmiştir. Program;  (1) dijital çağda öğrenci gelişimini kolayştırıcı temel rehberlik hizmetleri, (2) çeşitli dijital dünya sorunlarını, risklerini ele almak ve yönetmek için gereken destekler, (3) öğrencileri çevrim içi zorluklarla iletişimsel ve proaktif (sorun çözücü) stratejilerle başa çıkmada ustalaşmaları için eğitmek amacıyla bireysel planlama hizmetleri ve (4 ) öğrenci gelişiminde uygun destek ve kontrolü optimize etmek için sistem destek hizmetleri bileşenlerinden oluşmaktadır. Dijital dayanıklılık konusunda çalışmalar yapan Tony Newman (2014), dijital dayanıklılığın sadece çocuklarda değil, aile ve toplumda da geliştirilmesinin önemine dikkat çekmektedir. Bugünün çocuk ve ergenlerinin yaşamı çevrim dışı ve çevrim içi olarak ikiye ayrılmaktadır. Çocuk ve ergenlerin refahı ve iyi oluşunda çevrim dışı ve çevrim içi yaşantıların dengesi, çevrim içi ortamlarda dayanıklı olmak önem taşımaktadır. Dijital dayanıklılığın çocuk ve ergenlerde geliştirilmesi aile, okul ve toplumun paylaştıkları bir sorumluluk haline gelmelidir. Güvenli internet kullanımı ile ilgili çalışmalar tabi ki önemlidir. Ancak yeterli değildir. Çocuk ve ergenlerde dijital dayanıklılık geliştirilerek onların çevrim içi refahını sağlamak için yapılanların güvenli internet kullanımı ile sınırlı kalmasının önüne geçilmiş olacaktır. UNICEF “Çevrim İçi Yaşamlarımız: Sosyal Medya Kullanımı Raporunda (2020)”; dijital ebeveynlik ve dijital çağda ebeveynlik için desteklerin iyileştirilmesi, çocuklarda çevrim içi ve çevrim dışı dayanıklılığın teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Bu destek ve teşviklerde okullara da önemli görevler düşmektedir. Headstart Kernow araştırmacıları  (Phippen & Street, 2016) yaş gruplarına göre çocuk ve ergenlerin olası çevrim içi davranışlarını  “zararsız, zararlı olabilir, zararlı” şeklinde sınıflayıp kamuoyu ile paylaşmışlardır. Türkiye’de de çocukların dijital dünyadaki davranışları ile ilgili çalışma yapan eğitimci ve bilim insanlarının sıradan internet güvenliği uyarılarının ötesine geçip aile, okul, çocuk ve gençleri somut ve açıkça bilgilendirmek için benzer çalışmalar yapmalarında yüksek fayda vardır. Phippen & Street (2016) araştırmalarında öğrencilerden, “Okulda çevrim içi güvenlik hakkında bilgi edinmekten hoşlanıyor musunuz?” açık uçlu soruna olumsuz yanıt almışlardır. Öğrenciler bu soruya “sıkıcı”, “hep aynı şeyleri yapıyoruz”, “ sadece slayt ve video gösteriyorlar” vb. cevaplar vermişlerdir. Bu da okulların bu konuda daha etkin ve ilgi çekici çalışmalar yapmaları gerektiği açıkça ortaya koymaktadır. Okul temelli çalışmalar yapılırken çevrim içi yaşam beceri hakkında nasıl bir desteği, kimlerden ve ne şekilde almak istedikleri öncelikle çocuk ve ergenlere sorulmalıdır. Çocuk ve ergen odak grupları ile açık uçlu sorularla, onların çevrim içi davranışları hakkından bilgi toplanabilir. Bu bilgilerin bir grubu; ne yaptıkları, nelerden hoşlandıkları, bunları yaparken neler hissettikleri, nelerden hoşlanmadıkları, ne tür bilgilere ihtiyaç duydukları ile ilgili olabilir. Başka bir grup bilgi de çevrim içi alanlarda neleri riskli ve zararlı, neleri potansiyel zararlı, neleri zararsız buldukları, çevrim içi olumsuzluk yaşayıp yaşamadıkları, yaşadılar ise nasıl baş ettikleri, kimlerden destek aldıkları, vb başlıklarda olabilir. Bu türlü bir gereksinim belirlemesi çevrim içi davranışlar ile ilgili bilgilendirici ve beceri kazandırıcı çalışmaları genel ve sıkıcı olmaktan çıkaracak, yapılacakları onların yaşantıları ile ilişkilendirecektir. Yine bu yaklaşım çevrim içi yaşam becerileri kazandırma işini kısıtlama, denetleme ve güvenlik odaklı çalışmaların ötesine geçirip dijital dayanıklılık geliştirmeye evirilmesini sağlayacaktır. 

Okulların yapacakları yanında ebeveynlerin yapabilecekleri konusunda da gereksinimler iyi belirlenmelidir. Ebeveynlerin çocuklarının çevrim içi ortamlar ile etkileşimlerini düzenleme konusunda hangi bilgilere ve desteklere gereksinim duydukları saptanmalıdır. Bu konuda Konca, vd. (2019) “İlkokul Velilerinin “Dijital Ebeveynlik” Konusundaki Eğitim Gereksinimlerinin Belirlenmesi” isimli bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada ilkokul velilerinin dijital ebeveynlik konusunda orta düzeyde eğitim ihtiyaçlarının bulunduğu belirlenmiştir. Velilerin yaş ve eğitim durumları ile dijital ebeveynlik konusundaki eğitim gereksinimleri arasında anlamlı bir fark bulunmadığı belirlenmiştir. Dijital ebeveynlik konusunda en çok ihtiyaç duyulan konular; aile medya planı oluşturma, bilinçli ve besleyici teknoloji kullanımına rehberlik etme, sağlıklı olmayan dijital alışkanlıklar, siber güvenlik sorunları konusunda yardım alma olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak birçok araştırma (Young, 2018

 İnternet Matters, 2020) çocuk ve ergenlerin dijital dayanıklılıklarını güçlendiren ve onlara çevrimiçi yaşamları hakkında olumlu seçimler yapma becerilerini kazandıran acil bir eğitim ihtiyacının altını çizmektedir.

Dijital Dayanıklılık Geliştirmek İçin Ebeveynler Neler Yapılabilir?

Ebeveynler dijital ortamlarda ebeveyn denetimleri, internet filtreleri, güvenlik ve gizlilik ayarları vb ile çocuk ve ergenleri tehlikeden korumaya çalışırlar. Aynsley & Dobson’e (2017) göre ebeveynlerin % 45 bu türlü ebeveyn kontrollerini kullanmaktadır ve % 27'si çocuklarının internet geçmişini kontrol etmektedir. Bunlar önemlidir. Ancak dijital dayanıklılık geliştirmek için yeterli değildir. Çünkü bugün bir çocuk, genç ya da yetişkin için çevrimiçi ortamları yüzde yüz güvenli hale getirmek neredeyse imkânsızdır. Bugünün çocuk ve ergenlerini çevrim içi ortamdan uzak tutmak zordur. Daha da önemlisi uzak tutmak doğru değildir. Dijital dayanıklılık çevrim içi deneyimlerle öğrenilen bir şeydir. Dijital dünyadan kaçınılarak gelişen ve öğrenilebilen bir şey değildir.  Bu durumda çocuk ve ergenlerin dijital dünyayı güvenle keşfedebilmeleri, dijital zorluklarla ve çevrim içi yaşamın duygusal iniş çıkışlarıyla baş edebilmeleri için dijital dayanıklılığa sahip olmaları gereklidir. Anne babaların bu dayanıklılığı çocuklarına kazandırması, bisiklete binmeyi veya bir yolda karşıdan karşıya geçmeyi öğretmek kadar önemlidir. Yani çevrim dışı yaşamda olduğu gibi, çocuklara çevrim içi yaşamda da nasıl güvende kalacağını ve nasıl dirençli olacağını öğretmek bugünün anne ve babalarının en temel görevleri arasındadır.

Dijital dayanıklılık geliştirme ile ilgili çalışmalarda interneti ve çevrim içi dünyayı tamamen düşmanlaştırmadan, riskleri de göz ardı etmeden dengeli bir dil kullanmak gerekir. Çevrim içi ortamlar artık yaşamın bir parçasıdır. Öğrenme, oyun, eğlenme, vb birçok geliştirici olanaklar sunduğu kadar riskli yanları da vardır. Burada ana fikir; çocuk ve gençler için çevrim içi fırsatları en üst düzeye çıkarma ve riskleri en aza indirme olmalıdır. Dijital dayanıklılık, çocukların ve gençlerin sosyal medyayı kullanırken veya çevrimiçi olurken maruz kalabilecekleri risklere uygun yanıt vermeleri ve bunlarla başa çıkabilmeleri için sosyal ve duygusal okuryazarlıkları da kapsayan bir dijital yeterliliktir. Çocuk ve gençlerde dijital dayanıklılık geliştirilirken çevrimiçi ortamda ne zaman risk altında olduklarını anlayabilme, bu riskler karşısında ne yapacağını, kimlerden, nerelerden yardım ve destek alabileceğini bilme ilk odaklanılması gereken durumladır. Sonrasında hem kendilerinin hem de başkalarının geçmiş deneyimlerinden ve eylemlerinden öğrenme becerileri önemsenmelidir. Bunu takip edecek şekilde de çevrim içi ortamlarda olumsuz ve örseleyici deneyimler yaşadı ise bu olumsuz etkilerden kurtularak kendini toparlayabilme becerilerine odaklanılmalıdır.

Dijital dayanıklılık geliştirirken yaşa uygun ve çevrim içi yaşantılarına paralel yaklaşımlar belirlemek önemlidir. İlkokul çağındaki küçük çocuklar dijital yolculuklarına yeni başlayacaklar ve güvenli bir çevrimiçi alan yaratma konusundaki sorunlar ve ekran başında kalma süresiyle ilgili alışkanlıklar üzerinde durmak gerekecektir.  Ortaokul öğrencileri muhtemelen ilk kez çevrimiçi sosyal çatışma ve potansiyel siber zorbalıkla karşılaşacaklardır. Birçoğunun kendi akıllı telefonu olacak ve çevrim içi riskleri nasıl tespit edip güvende kalacağını öğrenmeleri gerekecektir. Yaşça büyük gençler kimliklerini sosyal medya ve dijital iletişim yoluyla ortaya koyarken, kendi imajlarını yönetme, dijital benlik oluşturma,  mahremiyetlerini koruma, dijital medya aracılığıyla paylaşım ve yorum yaparken uygun şekilde davranmayı öğrenmeleri gerekecektir (2020 Dreams, 2020)

Sevgili Ebeveynler,

Esnek olmayan kurallar koymak yerine onlarla sohbet edin. Çocuk ve gençlerle çevrim içi dünyaları ve deneyimleri hakkında konuşulmalıdır. Çocuğunuzun internet kullanımı konusunda olumlu bir bakış açısı geliştirin. İzledikleri şeyler, oynadıkları oyunlar ekran başında geçirdikleri saatler hakkında ne düşünürseniz düşünün, sevdikleri uygulamaları ve oyunları sürekli eleştirirseniz, sizinle çevrimiçi hayatları hakkında konuşmak istemezler. Araştırmalar, ebeveyn ilgisinin ve katılımının çevrimiçi dayanıklılıkla pozitif bir şekilde ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle çocuğunuzun çevrimiçi hayatından tamamen uzak durmayın. Çevrim içi yaşantılar hakkında ebeveyn çocuk etkileşimlerinin yargılamadan dinleme yanında, kısıtlayıcı olmaktansa izleyici ve arabulucu yaklaşımlar içermesi önemlidir. Size en sevdikleri web sitelerini, videolarını ve uygulamalarını göstermelerini ve onlarla çevrimiçi olarak nasıl etkileşim kurduklarını anlatmalarını isteyin. Ne yaptıklarına gerçekten ilgi gösterin. Hatta çevrim içi ortamlarda onlarla zaman geçirin. Neyi, nasıl yaptıklarını size göstermelerini ve anlatmalarını sağlayın. Bu konuşmalar uygun bir dille çevrimiçi ortamda ne yaptıkları, hangi uygulamaları kullandıkları ve çevrimiçi ortamda nasıl davranmalarını beklediğiniz hakkında olabilir. Konuşmaya çevrimiçi yapmayı sevdiği şeyler hakkında konuşarak başlamak hemen tehlikelerden ve risklerden bahsetmekten daha iyidir. Sonra interneti ne için –öğrenmek, sosyal etkileşim ve sohbet, video izleme, oyun oynama, vb- daha fazla kullandıklarını fark ettiren konulardan bahsedilebilir. Nelerden hoşlanıyorlar? Bir ebeveyn olarak, çocuklarınızla neleri paylaştıkları ve ayrıca arkadaşlarının çevrimiçi olarak neler paylaştıkları hakkında nasıl hissettikleri hakkında da konuşmanız gerekir. Çevrim içi paylaşım ve etkileşimleri konusunda konuyu çevrim içi nezakete getirebilir, bunun hakkında da deneyimlerini öğrenebilirsiniz. Bunlardan sonra çevrimiçi deneyimleriyle ilgili neyi sevmedikleri, nelerden rahatsız oldukları, herhangi bir risk veya tehdit görüp görmedikleri hakkında konuşulabilir. Bu konuşmalarda, onları kontrol ettiğiniz ve denetlediğiniz izlenimini vermek yerine, açık uçlu olmak önemlidir. Bir araştırma (Aynsley & Dobson, 2017) ebeveynlerin % 55'inin çocuklarının ne yaptığını sorduğunu ve onlara nasıl davranması gerektiğini söylediğini göstermektedir. Ancak bu oranda bir iletişime rağmen ebeveynlerin yalnızca % 24'ü çocukların çevrim içi ortamda yaptığı her şeyin farkında olduğunu söylemektedir. Çevrim içi özellikle sosyal medya paylaşımlarının çocuk ve ergenlerin benlik algıları ve saygılarını etkileyen yönleri de var. Bu etkiye neden olan şey kendini başkalarıyla çevrim içi karşılaştırmadır. Çevrim içi etkileşimlerde her zaman daha güzel, daha akıllı, daha zayıf, daha fazla arkadaşı ve daha çok beğenisi veya daha fazla takipçisi olan biri olacaktır. Hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak çocuklarımızın özgüvenleri üzerinde sürekli çalışmalıyız. Öz değerimizin kaynağının, başarı ve mutluluğun işaretlerinin sosyal medyadaki takipçi ve beğeni sayımızla ilgili olmadığı üzerine de konuşma ve tartışmalar yapmak gerekecektir.   Yine günümüz çocuk ve ergenlerinin sosyal yaşamlarının ve başkalarıyla olan bağlarının büyük bir kısmı çevrimiçi sohbetlere dayanmaktadır. Bu nedenle çocuk ve ergenlerin arkadaşları ile çevrim içi mesajlaşırken kötü giden bir konuşmayı nasıl düzeltebilecekleri, grup sohbetinde kendisi ya da bir arkadaşı dışlandığında, grupta uygun olmayan şeyler konuşulmaya başlandığında neler yapabilecekleri üzerinde de durulmalıdır. Sosyal medyada istenmeyen ilgi, yapılan kötü bir yoruma verip vermeme veya cevap vermede uygun ifadeler bulma, vb, etkileşimleri olumlu tutmak için sahip olması gereken becerilere odaklanmakta da fayda vardır. Siber zorbalık yapmadan ve kendine yapılan siber zorbalıkla baş etmek bakımından da sayılan bu beceriler önemlidir. UNESCO’nun 8-17 yaş çocukları arasında 25 ülkede yaptığı araştırma, çevrimiçi zorbalık oranlarının en yüksek olduğu 3 ülkenin Çin (% 70), Singapur (% 58) ve Hindistan (% 53) olduğunu göstermektedir. Dijital dayanıklılık siber zorbalıkla ilgili farkındalık ve baş etme becerilerini de kapsamaktadır. Siber zorbalık ve nefret, üzerinde kontrolümüz olmayan bir insan davranışı olsa da, buna nasıl tepki vereceğimizi seçebiliriz. Çocuklarla öz saygı, başkalarına empati ve dürüstlük içeren tavırlar geliştirerek buna karşı dayanıklılık oluşturma hakkında konuşmak çok önemlidir.

Dijital ayak izini tartışın. Ebeveynler çocuklarının sosyal medya ve diğer çevrim içi ortamlarda paylaştıkları ile ilgili nasıl haberdar olmalıdır. Sosyal medya ve diğer ortamlarda bıraktığı “dijital ayak izleri” konusunda farkındalık oluşturmalıdır. Dijital ayak izi çevrim içi ortamlarda, sosyal medyada vb yapılan paylaşımlar, yorumlar, beğeniler ve izlemeler sonucunda bu ortamlarda bireyler hakkında oluşan veri izlerdir. Çevrim içi ortamlarda geçirilen zamana bağlı olarak dijital ayak izleri de artar (Konca, 2020). Çocuğunuza, internette yayınladıkları her şeyin kaydedileceğini ve bunun onu daha sonraki yaşamlarında etkileyebileceğini hatırlatın. Bu fotoğraflar, yorumlar ve videolar için geçerlidir. Onlarla paylaştıklarının sonuçları hakkında konuşun.

Çocuğunuza çevrimiçi ortamda okudukları, gördükleri veya duydukları hakkında eleştirel düşünmeyi öğretin. Küçük çocuklar için bu, onları 'Annem veya babam bu konuda ne derdi?' diye sormaya teşvik etmek anlamına gelebilir. Yine bu, çocuk ve ergenlerin çevrim içi ortamlarda karşılaştıkları her şeyi doğru kabul etmemeleri, sorgulama süzgecinden geçirmeleri gerektiği hakkında konuşma ve değerlendirmeler yapmak demektir. Thing Young araştırmasına göre 9-18 yaş arasındaki çocukların % 84’ü internetteki bilgileri şüphe ile karşılamakta ve bu türlü bilgi ve içerikten kaçınmaktadır.

Çevrimiçi yaşamları için net sınırlar belirleyin ve sonra bir adım geri çekilerek, bir şeyler ters giderse yardımcı olmak için yanlarında olacağınız mesajını vererek çevrimiçi dünyayı güvenli bir şekilde keşfetmelerine izin verin. Bu biçimde verilmiş bir izin onların çevrim içi ortamda neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair kendi anlayışlarını geliştirmelerine yardımcı olmak için çok önemlidir. Özellikle 6-10 yaşları arasında çocukların kullandığı uygulamaların ve oyunların çoğu oldukça bağımlılık yapabilir. Bu nedenle, dijital dayanıklılığın ilk bölümünün ekran süresi için sınırlar koyma ve interneti güvenli bir ortamda kullanabilmeleri için doğru ebeveyn kontrollerine sahip olmalarının sağlaması gerekebilir. Aynsley & Dobson’e (2017) göre ebeveynlerin % 53'ü çevrimiçi kullanım için kurallar koymaktadır. % 23’ü de bu kurallara uygun kullanım denetimi yapmaktadır. Bu sonuç kurallara uygun kullanımı denetleme konusunda ebeveynlerin daha etkin olması gerektiğini göstermektedir.

Çevrimiçi ortamda güvende olma ile ilgili hangi tedbirleri aldıklarını ve alabileceklerini konuşun.  Çocuklarınızın, kişisel bilgilerini çevrimdışı tanımadıkları çevrimiçi kişilere asla vermemeleri gerektiğini anlamalarını sağlayın. Küçük çocuklarınıza kendileriyle ilgili hangi bilgilerin kişisel olduğunu açıklayın: Örneğin e-posta adresi, cep telefonu numarası, okul adı, okul dışında gittiği kurs ya da spor kulübü, arkadaşlarla buluşma düzenlemeleri ve kendilerinin, ailelerinin veya arkadaşlarının herhangi bir fotoğrafı veya videosu gibi. Bazı gözlemler (Oglethorpe, 2018) çocukların, şifrelerini güvende tutma, özel bilgileri paylaşmama ve çevrimiçi yabancılarla konuşmama konusunda önemli ölçüde farkındalık kazandığını göstermektedir. Bu tür gözlemler de çevrim içi yaşam becerileri ile ilgili artık güvenlik önlemlerinin çok ötesinde eleştirel düşünme, dayanıklılık, öz saygı, empati, vb. beceriler kazandırmaya geçmemiz için bir başka ipucudur.

Çocuklarınızın profillerine koydukları bilgiler ve resimler hakkında dikkatlice düşünmeleri gerektiğinin farkında olmalarını sağlayın. Onlara, çevrimiçi olarak yayınlandıktan sonra, herkesin bu görüntülerini değiştirebileceğini veya paylaşabileceğini belirtin. Çocuğunuz istenmeyen e-posta ve metinler alırsa, içeriklerine asla inanmamalarını, onlara yanıt vermemelerini veya bu türlü mesajları açmamaları gerektiğini hatırlatın. Yine bu türlü mesajların içinde virüs veya uygunsuz görüntü ya da içerikler olabileceğini söyleyin.  Çocuğunuzun, bazı kişilerin çevrimiçi yalan söylediğini, kendini olduğundan farklı biri olarak tanıtabileceğini bu nedenle çevrim içi arkadaş seçerken dikkatli olması gerektiğini vurgulayın.  Dijital dayanıklılığı olan çocuk çevrimiçi içerik oluşturma, bulma ve kullanma becerisi olan çocuktur. Bu nedenle tehlikelerinden kaçınmak için çevrim içi alanları dikkatli bir şekilde anlar ve kullanır. Çocukların sosyal medyada bir şey paylaşmadan önce ve bir şeye yorum yapmadan önce “Göndermeden önce düşün” ilkesi ile hareket etmeleri gerektiğini sık sık hatırlatın.

Çocuk ve gençlerin çevrim içi zorluklar ve olumsuzluklarla baş etmede kaderci ve pasif, iletişimsel ve proaktif olmak üzere üç strateji kullandığını göstermektedir (Vandoninck, vd., 2013). Kaderci / pasif başa çıkma; sorunun kendiliğinden düzeleceğini umma ve bir süre internet kullanmayı bırakma davranışı olarak gözlenmektedir. İletişimsel başa çıkma; sorun hakkında biriyle konuşma, yardım ve destek arama ile ilgilidir. Proaktif başa çıkma (problem çözme) ise; sorunu çözmeye çalışma, istenmeyen mesajları silme, engelleme, dijital becerilerini de kullanarak kendini koruyucu bilişsel, karar verme, problem çözme ve uygun duyuşsal davranışlarda bulanmayı kapsamaktadır. Burada iletişimsel ve sorun çözücü stratejiler ve bunları birlikte kullanmak değerlidir. Kız çocuklarının ve küçük yaş çocuklarının iletişimsel desteğe diğer çocuklara oranla daha fazla ihtiyaç duydukları belirlenmiştir. Çocuğunuzu çevrimiçi ortamda karşılaştığı zorluklar ve bunlarla nasıl baş ettikleri konusunda konuşmaya teşvik edin. Çocuğunuzla internette siber zorbalıkla karşılaştığında, uygunsuz içerikler gördüğünde, şüpheli mesajlar aldığında size bildirmesi gerektiğinin önemi hakkında konuşun. Yine internetteki bir şey yüzünden üzüldüyse, sizden veya güvendiği bir yetişkinden her zaman yardım isteyebileceğini hatırlatın. Çocuğunuz çevrim içi ortamlarda olumsuz deneyimlere maruz kalır ise neler olup bittiğini, nerede olduğunu, kimin dahil olduğunu ve tekrar olmasını engellemek için uygulayabileceğiniz herhangi bir güvenlik ayarı olup anlamaya çalışın. Desteğinizi gösterin ve bununla birlikte başa çıkacağınız konusunda onlara güven verin. Açıkça konuşun ve deneyimledikleri şey hakkındaki duygularını anlamaya çalışın. Duruma bağlı olarak, kendilerine güvenlerini yeniden kazanmaları ve iyileşmeleri için okul psikolojik danışmanından destek de alabilirsiniz. Çevrimiçi bir hatadan kurtulabilen çocuklar öğrenebilir ve aynı hatayı tekrar yapmaktan kaçınabilir. Yasaklamak çözüm değildir. Tabi ki çevrim içi kurallar ve güvenlik önlemleri olacaktır. Ebeveynler, çocuklarının internette geçirdiği her anını izleyemez ve kontrol edemezler. İnternet kullanımıyla ilgili orantılı, mantıklı kurallar ve sözleşmeler gereklidir. Ancak çocuk ve ergeni tamamen çevrim için alanlardan uzak tutmak gerçekçi değildir. Uzak tutmak dijital becerileri edinmesine, dijital dayanıklılık geliştirmesine engel olacaktır. Çevrim içi öğrenme fırsatlarında mahrum bırakacaktır. Dijital dayanıklılık için bilgilendirin, güçlendirin, dışlamayın.

Çevrimiçi risklere maruz kalmak her zaman zarara yol açmaz. Bu risklerle baş edebilmek öğrenilebilen bir beceridir. Dijital dayanıklılığı ve dijital becerileri yüksek olan çocuk ve ergenlerin bu risklerle baş etme becerileri daha yüksektir. Düşük öz yeterliliğe sahip olan ve duygusal sorunları olan çocuk ver ergenlerin dijital dayanıklılığı daha düşüktür (Vandoninck, vd., 2013).

Kaynaklar

1. Ardimen, S.N. (2019). Development of Counseling Program Online Resilience in the Face of the Digital Age. (https://www.atlantis-press.com/proceedings/icoet-19/125925092, erişim: 8.12.2020)

2. Aynsley, C. & Dobson, I. (2017) .Building Children’s Digital Resilience. http://www.rm.com/~/media/PDFs/Events/Seminar-Slides/Spring-2017/Building_Childrens_Digital_Resilience.pdf?la=en, erişim: 7.12.2020)

3. 2020 Dreams. (2020). Digital Resilience Workshops. (https://www.2020dreams.org.uk/pshe-workshops/life-crime-social/digital-resilience-workshops/, erişim: 6.12.2020)

4.Garista, P. & Pocetta, G. (2014). Digital Resilience: meanings, epistemologies and methodologies for lifelong. (learninghttps://www.academia.edu/9587780/Digital_Resilience_meanings_epistemologies_and_methodologies_for_lifelong_learning, erişim: 08.12.2020)

5. Internet Matters. (2020). How to build digital resilience in your child. (https://www.primarytimes.co.uk/news/2018/02/how-to-build-digital-resilience-in-your-child, erişim:01.12.2020)

 6. İnternet Matters, 2020. Digital Resilience Toolkit. (https://www.internetmatters.org/resources/digital-resilience-toolkit/digital-resilience-toolkit-14year-olds/, erişim: 3.12.2020)

7 . Kemp, C. (2018). Digital Resilience in Schools. (http://mrkempnz.com/2018/06/digital-resilience-in-schools.html, erişim: 01.12.2020)

8. Konca, F. ve Diğerleri (2018). “Dijital Yetkinliğin” İlkokul Hayat Bilgisi Öğretim Programı Ünite Kazanımlarına Yansıması ve Dijital Bağımlılığı Önlemedeki Önemi. IMDAC 2018 1.Uluslararası Multidisiplinler Dijital Bağımlılık Kongresi 14-16 Kasım2018, Kuşadası/Aydın

9. Konca, F. Ve Diğerleri (2019). İlkokul Velilerinin “Dijital Ebeveynlik” Konusundaki Eğitim Gereksinimlerinin Belirlenmesi. V. TURKCESS Eğitim ve Sosyal Bilimler Kongresi, 27-29 Haziran 2019, İstanbul

10. Konca, F. (2020). Eğitim 4.0: Eğitimin Geleceği Tartışmalarının Neresindeyiz?. Ankara: PEGEM Yayınları

11. Livingstone, S. ve Diğerleri ( 2017). Maximizing Opportunities and Minimizing Risks for Children Online: The Role of Digital Skills in Emerging Strategies of Parental Mediation. Journal of Communication, Volume 67, Issue 1, February 2017, Pages 82–105.

12. Malafronte, O. (2020). 11 Competencıes For Buıldıng Resılıence In A Dıgıtal World: Part 1. (https://pocketconfidant.com/11-competencies-building-resilience-digital-world/)

13. Nerman, T. (2014). What Works in Building Resilience?. Jessica Kingsley Publishers; Rev Ed edition.

14. Oglethorpe, M. (2018). Moving beyond cyber safety for happy, resilient digital kids. (https://www.parentingideas.com.au/blog/moving-beyond-cyber-safety-for-happy-resilient-digital-kids/, erişim: 3.12.2020)

15. Parent İnfo. (2018). Three top tips for building your child’s online resilience. (https://parentinfo.org/article/three-top-tips-for-building-your-child-s-online-resilience, erişim: 06.12.2012)

16. Parent Zone. (2020). Digital resilience: a parent’s guide. (https://parentinfo.org/article/digital-resilience-a-parents-guide, erişim: 02.12.2020)

17. Phippen, A. & Street, L. (2016). Understanding Digital Behaviours and Risk in Young People –Developing the Headstart Kernow Online Resilience Tool (https://www.headstartkernow.org.uk/Digital/Understanding%20Digital%20Behaviours%20and%20Risk%20in%20Young%20People%20Final.pdf, erişim: 6.12.2020)

18. Sale Space. (2020). Teaching Digital Resilience to My Children. (https://www.safespace.qa/en/topic/teaching-digital-resilience-my-children, erişim: 07.12.2020)

19. Scheff, S. (2019). Dıgıtal Resılıence Toolkıt: Handlıng Cyberbullyıng & Onlıne Hate. (https://parentology.com/digital-resilience-toolkit-handling-cyberbullying-online-hate/, erişim: 3.12.2020)

20. Think Young (2016). Dıgıtal Resılıence: Empowerıng Youth Onlıne (https://www.thinkyoung.eu/Research/DIGITAL-RESILIANCE, erişim: 08.12.2020)

21. UNICEF. (2020). Our Lives Online: Use of Social Media by Children and Adolescents in East Asia – opportunities, risks and harms” (https://www.unicef.org/eap/press-releases/build-resilience-children-help-them-stay-safe-social-media, erişim: 6.12.2020)

22. Vinehall School. (2020). Digital Resilience. (https://www.vinehallschool.com/digital-resilience/, erişim: 04.12.2020)

23. Vandoninck, S. ve Diğerleri. (2013). How to cope and build online resilience?. (www.eukidsonline.net)

24. Young, K. (2018). Dear Kids, Love From Your Brain.’ What All Kids Need to Know About the Brain. (https://www.heysigmund.com/dear-kids-love-from-your-brain-what-all-kids-need-to-know-about-the-brain/, erişim: 3.12.2020)

25. https://kidshelpline.com.au/teens/issues/building-resilience

Hiç yorum yok: