17 Aralık 2020 Perşembe

Motivasyonun Nörolojik Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme

Motivasyon davranışlarımızın en temel yönlendiricilerinden biridir. Neden bazı davranışları daha yüksek bir istekle yaptımızı açıklayabilir. Motivasyonun beyin kimyamız ile yüksek bir ilişkisi vardır. Motivasyonu anlayabilmek için nörolojik (sinirbilim) araştırmalarına da bir göz atmak gereklidir. Peki neden motivasyonun nörolojik (sinirbilimsel) olarak da incelenmesi gerekir. Bunu Kim’in [7] değerlendirmeleri ile şöyle açıklayalım:

Ödül, öğrenme, değer, karar verme ve bilişsel kontrol ile ilgili nörobilimsel bulgular dikkate alındığında, motivasyon; motivasyon oluşturma süreci,  motivasyonu sürdürme süreci ve motivasyonu düzenleme süreci olmak üzere üç alt sürece ayrılabilir. Motivasyon konusunda çok fazla teori ve kuram var. Ancak motivasyon konusunu çalışmak zordur. Bu zorluk, motivasyon konusunun örtük ve dinamik olmasından, soyutluğundan ve belirsizliğinden de kaynaklanmaktadır.  Motivasyon ile dürtü, ihtiyaç, niyet, arzu, hedef, değer ve irade gibi diğer kavramlar arasında net bir çizgi çekmek de ayrı bir zorluktur. Bu zorluklar motivasyon konusunda yapılan çalışmaların teorik düzeyde kalmasına ve uygulamaya yönelik yeterince pratik ortaya koyulamamasına neden olmuştur. Etkili motivasyon uygulama ve müdahaleleri yapabilmek için motivasyon konusu nörolojik, psikolojik ve davranışsal yönleri ile bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Motivasyonun nörolojik temelleri içsel motivasyon süreçlerinin arka planını anlamamıza da yardımcı olabilir.

Motivasyonu yöneten beyin sistemleri, gelişimin ilk yıllarından başlayarak zamanla inşa edilir.Beyin kimyamızda nörotransmiterler, beyninizde ortaya çıkan ve vücudunuzun geri kalanını etkileyen kimyasal mesajlar taşır. Motivasyonda rol oynayan önemli nörotransmiterlerden biri de dopamindir.

“Nörotransmiterler, beyninizde ortaya çıkan ve vücudunuzun geri kalanını etkileyen kimyasal mesajlar taşır.”

Travaglio’ya göre [13], dopaminin motivasyonun hemen hemen her yönüyle ilgili temel bir kimyasal olduğu ortaya konmuştur. Motivasyon için, dopaminin hangi yolu izlediği önemlidir. Ödüllendirici ve haz veren durumlarda dopamin salgılanır. Beyniniz önemli bir şeyin gerçekleşmek üzere olduğunu fark eder, bu yüzden dopamin devreye girer[8]. "İsteme" konusunda kilit bir faktör olan dopamin, ödüllendirici bir olay meydana geldiğinde sinirsel aktiviteyi harekete geçirir. Dopamin artışları, ödülü ortaya çıkaran davranışları güçlendirir. Bireyleri olumlu bir sonuç beklentisiyle yeni deneyimler aramaya ve bunlardan öğrenmeye yönlendir [6]. Dopmaninin bu işlevlerine göre, kendimizi iyi hissettiren deneyimleri tekrarlamak ve kendimizi kötü hissettirenlerden kaçınmak için motive oluyoruz.

"Dopmaninin temel görevi, ya iyi bir şey elde etmek ya da kötü bir şeyden kaçınmak için bizi harekete geçmeye teşvik etmektir."

İnsan eylemlerini harekete geçiren iki şey vardır: Bunlardan biri ihtiyaçlardır (yemek, uyku, acıdan kaçınma). Diğeri ise ödüllerdir. Herhangi bir nesne, olay veya aktivite bizi motive ediyorsa, öğrenmemize neden oluyorsa, zevkli duygular uyandırıyorsa bundan haz yani ödül alıyoruz demektir. Dopamin salgılayan nöronlar (beyin sinirleri), bir ödül almayı beklediğimizde aktive olur. Dopamin ayrıca ödülle ilgili hatıraları da güçlendirir. Beynin öğrenme ve hafıza merkezi olan hipokampustaki sinapsları (nöronların mesaj ilettiği kavşaklar) güçlendirir. Beynin duyguları işleyen amigdala bölgelerinde ve planlama ve muhakemeyle ilgili bölgelerdeki (prefrontal korteks) dopamin sinyali de ödüllerle duygusal ilişkiler yaratır [5]. Burada “ödül” den kasıtla; somut ödüllerden çok, “ödül beklentisi” ya da bir işi gerçekleştirdiğimizde alacağımız haz, zevk, memnuniyet ve mutluluk duygularının etkileri vurgulanmaktadır. Motivasyonu etkileyen en güçlü değişkenlerden biri, türüne (fiziksel veya sosyal) bakılmaksızın ödüldür. Ödülün temel işlevi, olumlu duygular uyandırmak, göreve yaklaştırmak, hedef davranışın sıklığını arttırmaktır. Öte yandan motivasyon müdahalelerinde sadece ödül üzerinde yoğunlaşmak bile basit bir iş değildir. Ödül işleme, ödülü tahmin etmek, ödülü davranışla ilişkilendirmek, ödülü elde etmeyi planlamak, ödülün değerini kodlamak ve ödülün göreli değerini güncellemek gibi pek çok konu ile ilgilenmek gerekir [7].

Dopamin tepkileri kişiden kişiye değişir. Bazı insanların beyinleri ödüllere cezalardan daha güçlü tepki verirken, diğerleri cezalara daha güçlü tepki verir. Bu da bazılarımızın ödül ve haz almak için, bazılarımızın da acıdan, zor durumda kalmaktan ve cezadan kaçınmak için motive olmamız anlamına gelir. Bu durum olumsuz sonuçlardan kaçınmanın da motive edici etkisi olduğunu göstermektedir. Nitekim Lieberman ve Eisenberger’e göre (2009) hem sosyal (itibar, beğeni kazanma, vb) veya fiziksel ödüller hem de cezalar beynin aynı bölgesini harekete geçirmektedir. Burada bir temel çıkarım da; dopamini sadece haz ve zevk veren durumlarda salınan bir beyin kimyası bileşeni olarak değerlendirmenin doğru olmadığıdır. Dopamin tatsız deneyimlere verilen yanıtlar ve olumsuz deneyimlerden kaçınma sırasında da ortaya çıkar. Yine sinir bilimsel çalışmalar dopaminin öncelikle motivasyon ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur.

"Dopaminin zevk yarattığını söylemek ve sadece haz ile ilişkilendirmek aşırı basitleştirilmiş bir görüştür. Dopamin aslında işinin büyük kısmını siz bu zevk veya hazzı hissetmeden önce yapar . Dopamin bir motivasyon nörotransmiteridir."

Salisbury [10], çalışkan olan ve harekete geçen insanlar ile tembel insanların beyin aktivitelerinin incelenmesine dikkat çekmektedir. Çalışkan insanların beyin aktivitelerinde beynin motivasyon ile ilgili olduğu düşünülen alanlarında yüksek düzeyde dopamin bulunduğunun altını çizmektedir. Bu da düşük dopamin seviyesinin motivasyonsuzluk ve tembellik anlamına geldiğini göstermektedir.

"Motivasyon, önemli bir şeyin olacağını tahmin ettiğinizde dopamininiz yükseldiğinde gerçekleşir."

“Bireylerin kendi dopamin seviyeleri üzerinde herhangi bir kontrolünüz var mı?” sorusunun cevabı evettir. Bu konuda insanlar sandıklarından çok daha fazlasını yapabilirler. Yani beyinlerini zevkli bir deneyim aramaya yönlendirebilirler. Yapılacak çok fazla iş bile olsa bu işleri yapmaya başlayarak yapılacaklar listesinden bir şeyi eksiltmenin hazzı, bir işi halletmenin rahatlığı ile dopamin salınımına olanak verebilirler [1]. Araştırmacılar, insan beyninin doğru dopamin ortamını oluşturmak için eğitilebileceğini öne sürüyor. Bunu yapmanın bir yolu, ödülü tahmin etmektir [13]. Örneğin sınavı kazandığınızı, sonuç belgenizi, insanların sizi tebrik ettiğini, ödülü kucakladığınızı gözünüzde canlandırmak buna yardımcı olabilir. Beyin, ödüllendirici deneyimlerle tetiklenen dopamin patlamalarından beslenmek için eğitilebilir. Birey dopamin ortamını yaratır ise gerisini beyin halledecektir. Bu ödüllendirici, haz verici deneyimleri elde etmenin bir yolu, artan hedefler belirlemektir. Dopamin, hedef ile ilgili bir adımı her tamamladığında ve bir sonraki zorlukla karşılaştığında beyninizin olumlu takviyesinin bir sonucu olarak salgılanmaya devam edecektir. [8]. Dijital oyunlarının giderek zorlaşan adımlar ile bireyleri saatlerce oyunda kalmasını sağlayan da budur. Bu bakımdan hedefler belirlemek ve bu hedefler için adım atmak işe başlamak önemlidir. Hedef doğrultusunda atılan adımlar küçük de olsa bunları tamamladığını fark etmek, ilerleme gösterdiğini hissetmek dopamin etkisi yaratacaktır. Bunun yanı sıra atılan adımlar sonunda ulaşılacak sonuçları düşünmek, hayal etmek, hedefe ulaşıldığında ne kadar mutlu olunacağının gözde canlandırılmasının da dopamin salgılanmasında ve dolayısı ile motive olmada etkisi yüksektir. Burada en önemli şey hedeflenene ulaşmak için başlamak, ilk adımı atmak ve istemediğimiz zaman bile bir şeyler yapmaya devam etmektir. Wadley’in [14] aktardığına göre; Michigan Üniversitesi araştırmacıları, yeni bir çalışmaya başlama konusunda motivasyon eksikliği hissettiyseniz, onu tamamlamanın sevincini hayal etmeye odaklanmayı önermektedirler. İşe başlama motivasyonunu ve işi bitirmenin memnuniyetini açıklayan dopamindir.

Motivasyon seviyeleri iki şeyle ilişkilidir: Yapılacak görevin algılanan zorluğu ve bu görevi yerine getirmenin getireceği algılanan ödül. Ödül dikkate değer olmadığında motivasyon daha düşük olacaktır. Görev çok zor olarak algılanırsa motivasyon bundan olumsuz etkilenecktir [9]. “Motivasyon Yoğunluğu Teorisi” motivasyonun ödülün boyutundan çok zorluğun değerlendirilmesiyle ilgili olduğunu ortaya koymaktadır [11]. Burada önemli olan bireylere haz veren, zaten istediği şeylere motive olması değildir. Kaldı ki haz veren ve eğlenceli olan motive olduğumuz bir etkinlik için bile zaman zaman motivasyonsuz hissedebiliriz. Örneğin, bir futbolcunun futbol oynamak için güçlü bir içsel motivasyonu olsa da bazen beden eğitimi veya futbol antrenmanı sırasında zevk hissetmeyebilir[7] . Bu da zevkli ve eğlenceli hale getirilmiş her etkinliğin motive edici olmadığını göstermektedir. Önemli olan motive olmakta zorlanılan durumlardır. Hepimizin yapmak istemediğimiz, sıkıcı, anlamsız, yorucu, zaman alıcı, sinir bozucu veya endişe verici bulduğumuz bazı görevleri vardır. Peki bu tür durumlarda nasıl hareket edeceğiz? Bu noktada Saunders’in [12]  iki temel önerisi vardır: İlk adım, motive olmanın, heyecan veya beklenti gibi belirli bir duyguyu deneyimlemeniz gerektiği anlamına gelmediğini kabul etmektir. Bunun yerine motivasyon ve belirli bir şekilde hareket etmek için bir ya da birden fazla kişisel değeri olan anlamlı neden bulmaya odaklanılmalıdır. Bir görev veya çalışma için özellikle motive edilmemiş olsak bile, sonuçlara ve görevin ötesine bakarak ilerlemek için bir neden bulabiliriz. Örneğin;

"Sınava hazırlanıyorum ama ders çalışmak istemiyorum. Ancak ders çalışma konusunda ilerleme kaydedersem, gelecek hafta çok daha az stres yaşarım ve sınava hazırlanmak için bir adım atmış olurum " diye düşünmek yararlı olabilir.

İkinci adım bunu yapabilmek için strateji belirlemek ve başlamaktır. Tüm ilerleme ve motivasyon harekete geçmekle başlar. Başlarken küçük başlanabilir. Hatta çalışmaya 10 dakika ayıracak kadar küçük bile başlanabilir. Sonraki hedef bunu 20 dakikaya kadar çıkarmak olabilir. Bu hiç harekete geçmemekten iyidir. Burada sevimli bulmadığımız çalışmaları, zevk aldığımız etkinliklerle eşleyebilmeyi de deneyebiliriz. Sevdiğimiz bir mekan, bir kahve, bazen açık hava, müzik, vb şeyleri sıkıcı bulduğumuz çalışmalarla birlikte yapmak işe yarayabilir. Motive olmada beynimize içsel konuşmalarla “Kendimi motive hissediyorum”, “motive oldum", “çalışmaya başlama ve sürdürme konusunda daha iyiyim”, vb. olumlu mesajlar vermek de etkili olabilir. En azından “motive olamıyorum”, “motivasyonum düşük”, “motivasyonum eksik”, vb olumsuz mesajlardan daha iyidir. Bu türlü olumsuz içsel konuşmaları ne kadar çok yapar veya kendinize, yapacağınız görevin sıkıcı veya zor olacağını ne kadar çok söylerseniz, beyniniz bunu kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline getirmek için o kadar çok harekete geçecektir.

Ödül süreçleri, hedefe yönelik davranışı sağlamak için bilişsel kontrol süreçleriyle birlikte çalışır. Motivasyonu oluşturmak kadar sürdürmek ve düzenlemek de önemlidir. Motivasyon başlatmada ve sürdürmede dopamin salınımı etkili olabilir. Ancak motivasyonu düzenlemede beynimizin plan yapma, hedef belirleme, duygu düzenleme, dürtüleri kontrol etme, vb görevlerden sorumlu olan ön bölgesi (prefrontal korteks) önemli görevler yapmaktadır. Ön beyin bölgesinin gelişimi ve ideal olgunluğa ulaşması 25-30’lu yaşları bulabilmektedir. Çocuk ve ergenlerin hedef belirleme, plan yapma, bunlara uygun adımlar atma, duygularını düzenleme ve dürtülerini kontrol etmekte zorlanmaları bu yüzdendir.  Çocuk ve ergenlerin hedef belirlemiş olsalar bile bu hedeflere ve bunlar için atılması gereken adımlara yani gerçekleşmesi zaman alan ödüller yerine anlık hazlara yönelmesi de bununla ilgilidir. İşte tam bu noktada çocuk ve ergenlere anlık hazzı geciktirmek için bilişsel kontrolden sorumlu prefrontal kortekslerini kullanmaları için rehberlik etmek gerekir. Bu da motivasyon düzenleme konusunda çocuk ve ergenlerin yetişkinlere göre daha fazla rehberlik ve desteğe gereksinimleri olduğunu göstermektedir. Motivasyonla ilgili beyin işlevlerini optimize etmek için çocukların ve ergenlerin nörogelişimsel özellikleri de dikkate alınmalıdır. Uzun zamanda ulaşılacak ödüller ve büyük hedefler küçük anlamlı parçalara bölünmelidir. Hayatta büyük hedeflere sahip olmak önemlidir, ancak ulaşılması daha kolay olan daha küçük hedefler olmadan, bunlara ulaşılamaz. Büyük hedefleri bir dizi daha küçük, daha ulaşılabilir hedeflere bölmek motivasyonel belirginlik sağlayacak ve bu beyni mevcut başarılardan daha fazlasına doğru itecektir [2].

Dopamin salınımı baskılayan en önemli faktör strestir. Stres kortizol (stres durumunda ortaya çıkan beyin kimyasalı) salınımı ile dopamin salınımı baskılar. Akademik stres veya sınav kaygısı yaşayan öğrencilerin ders çalışmaya motive olamamaları bu baskılama ile açıklanabilir. Hayal kırıklığına uğradığımızda, moralimizi kaybettiğimizde, motivasyon eksikliği yaşadığımızda, kızgın olduğumuzda veya bir şey hakkında mutsuz olduğumuzda, kortizolün yükseldiği ve dopaminin düştüğü bilinmektedir [3]. Stres ayrıca pre-frontal korteksin çalışmasını da engeller. Bir çocuğu ders başına oturmaya ve çalışmaya zorlasanız bile, öğrenemezler çünkü beynin düşünmekten sorumlu kısmı olan pre-frontal korteksi bozulmuştur. Bu bakımdan stresin de kontrol altına alınması önemlidir.

Kaynaklar

[1] Boogaard, K. (2020). How To Boost Your Brain's Motivation With A Dose Of Dopamine. (https://blog-trello-com.cdn.ampproject.org/, erişim: 17.12.2020)

[2] Ceruto, S. (2019). The Neuroscience Of Motivation: How Our Brains Drive Hard Work And Achievement. (https://www.forbes.com/sites/forbescoachescouncil/2019/03/26/the-neuroscience-of-motivation-how-our-brains-drive-hard-work-and-achievement/?sh=5d3df7c35fcb, erişim: 17.12.2020)

[3] Dale, C. & Peyton, P. (2020). Brain Hacks to Boost Motivation and Beat the Work From Home Blues. (https://www.entrepreneur.com/article/353664, erişim: 17.12.2020)

[4] Gregory, G.& M. Kaufeldt (2015).Chapter 1. The Challenge of Motivating Students. http://www.ascd.org/publications/books/115041/chapters/The-Challenge-of-Motivating-Students.aspx, erişim: 08.12.2020)

[5] Halber, D. (2018). Motivation: Why You Do the Things You Do. (https://www.brainfacts.org/thinking-sensing-and-behaving/learning-and-memory/2018/motivation-why-you-do-the-things-you-do-082818, erişim:16.12.2020)

[6] Hayes, B. (2020). The Brain Circuits Underlying Motivation: An Interactive Graphic (https://developingchild.harvard.edu/resources/the-brain-circuits-underlying-motivation-an-interactive-graphic/, erişim: 15.12.2020)

[7] Kim, S. (2013). Neuroscientific Model of Motivational Process. (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3586760/, erişim: 16.12.2020)

[8] Lee, K. (2013). Your Brain on Dopamine: The Science of Motivation. (http://blog.idonethis.com/the-science-of-motivation-your-brain-on-dopamine/, erişim: 15.12.2020)

[9] Mize, C. (2017). The Neuroscience of Motivation and How to Increase Motivation. (https://www.pgi.com/blog/2017/08/neuroscience-motivation-increase-motivation/, erişim: 10.12.2020)

[10] Salisbury, D. (2012). Dopamine impacts your willingness to work.(https://news.vanderbilt.edu/2012/05/01/dopamine-impacts-your-willingness-to-work/, erişim: 16.12.2020)

[11] Shanker, S. (2020). Teens and Motivation: Are We Focusing On the Wrong Part of the Brain?. (https://self-reg.ca/teens-and-motivation-are-we-focusing-on-the-wrong-part-of-the-brain/, erişim: 17.12.2020)

[12] Saunders, E. G. (2018). How to Motivate Yourself to Do Things You Don’t Want to Do. (https://hbr.org/2018/12/how-to-motivate-yourself-to-do-things-you-dont-want-to-do, erişim: 16.12.2020)

[13]Travaglio,M.(2019). The Neuroscience of Motivation and How to Improve It. (https://knowingneurons.com/2019/09/04/motivation/, erişim: 10.12.2020)

[14] Wandley, J. (2015). Dopamine: New theory integrates its role in learning, motivation. (https://news.umich.edu/dopamine-new-theory-integrates-its-role-in-learning-motivation/, erişim: 17.12.2020).

Hiç yorum yok: