PDR ÖABT Mesleki Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığında tüm kuramlar 10'ar dakikalık 31 video ile özetlenmiştir.
https://youtube.com/playlist?list=PLMX5_B3KMUuT-NL2pDpdt0DlOUCUXEry6&si=j11EWW2o6KBFaWDR
Eğitim bilimleri alanında güncel gelişmeler, yorumlar, bilimsel paylaşımlar Nöropedagoji destekli öğrenme ve sınav hazırlığına yönelik ipuçları
PDR ÖABT Mesleki Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığında tüm kuramlar 10'ar dakikalık 31 video ile özetlenmiştir.
PDR ÖABT PDR ÖABT Danışma Kuramları Dersi Detaylı Anlatımı konu anlatım sırası ve ayrıntılı videolara aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz. Çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
Ders 1: Psikanaliz 1Eğitim, ebeveynlik ve gündelik yaşamda çok sık kullanılan bir terim olmasına rağmen nezaketin tanımı çok az yapılmıştır. Peterson ve Seligman (2004) nezaketi basitçe “başkaları için iyilik yapmak” olarak tanımlar. Nezaket; iyilik, şefkat, saygı, önemseme, incelik, empati, başkalarını mutlu etme, yardımsever olma gibi pek çok özelliği kapsamaktadır. Binfet (2015); okullarda öğrencilerin ve öğretmenlerin nezaketi nasıl anladıklarını veya tanımladıklarını araştırmıştır. Bu araştırmada öğrenciler nezaketi “başkalarına fiziksel olarak yardım etmek” ve “başkalarına duygusal olarak yardım etmek” olarak tanımlamışlardır. Öğretmenler ise nezaketi iyilik, önemseme, saygı ve empati gösterme ile ilişkili görmüşlerdir. Öğretmenlerin nezaket tanımlamalarında “çevrenizdeki insanları önemsemek ve onlar için iyi şeyler istemek, “başkalarının duygularını anlamaya çalışmak”, “bireysel farklılıkların kabulünü ortaya koyan eylemlerle kendine ve başkalarına saygı göstermek” gibi unsurlar ön plana çıkmıştır. Yine Binfet (2017) öğretmenlerin öğrencileri ile etkileşimlerinde nezaket içeren davranışlar sergilemesinin öğrenciye model olma bakımından önemine vurgu yaparak “Pedagojik Nezaket” kavramını ortaya atmıştır. Araştırmalar öğrenciler öğretmenlerini sevecen ve nazik olarak gördüklerinde ders ve etkinliklere daha iyi katılım sağladıklarını, daha iyi notlar aldıklarını ve sınıfa daha fazla bağlı olduklarını göstermektedir (Confident Counselors, 2017). Nezaket sadece “iyi olmaktan” daha fazlasıdır. Bu bir beceridir. Nezaket, çocukların duygusal zekâsını geliştirmekle kalmayıp kendilerini olduğu kadar başkalarını da önemsemeyi öğreten bir yaşam becerisidir. Diğer beceriler gibi öğretilebilir, güçlendirilebilir. Öğrenciler nasıl kibar olunacağını ve nasıl nezaket gösterileceğini okulda ve diğer sosyal ortamlarda deneyimleyerek öğrenirler. Her okul nezaket öğretebilir. Çocukların matematik, fen ve dil öğrenmeleri kadar nezaket eğitimine de ihtiyaçları olduğunu kabul eder. Araştırmalar; nezaketin olumlu ve pozitif okul iklimi oluşturma, devam ve katılımı arttırma, öğrencilerin öznel iyi oluş, iyimserlik, öz değerler, yardımseverlik, saygı, empati gibi sosyal ve duygusal becerilerini desteklediğini göstermiştir. Bununla birlikte; aidiyet duygusu, benlik saygısının yükselmesi, akran kabulünün artması, stres ve kaygının azalması, akademik performansı arttırma, vb pek çok olumlu etkisini ortaya çıkarmıştır (Currie, 2015; Dickinson, 2021; Layous, Nelson, Oberleve diğerleri, 2012).
Endorfin insanlarda iyi ve olumlu duygular üreten hormondur. Nezaketle ilişkili hormonlardan bir diğeri de oksitosindir. Oksitosin kan basıncını düzenlemekten, vücuttaki iltihabı azaltmaktan ve stresi azaltmaktan sorumlu hormondur. Yine nezaketli olmanın serotoninini artırdığı, kaygıyı azalttığı ve kan basıncını düşürebildiği görülmüştür. Nezaket biyolojiktir, insan doğasının bir parçasıdır.
“Gelişimsel Bibliyoterapi”den de yararlanılabilir. Bu yararlanma duygularını düzenleme ve nezaket geliştirme konusunda hikâyeler ve uygulamaları kapsayabilir. Sanat içerikli dersler belli aralıklarla nezaketi konu edinebilir. Beden Eğitimi dersinin “Kişisel, düşünsel ve sosyal” beceriler boyutu ve “adil oyun” ile ilgili yönleri nezaket ile ilişkilendirilebilir. Matematik dersinde “Nezaketin formülü ya da denklemi ne olabilir?” sorusu üzerinde düşünülebilir. Matematik dersi “Veri” öğrenme alanında “nezaket” ile ilgili küçük bir sınıf içi anket yapılarak verilen cevapların frekansları, yüzdeleri ve grafikleri üzerinde çalışmalar yapılabilir. Fen Bilimleri ve Biyoloji derslerinde nezaketin sinir sistemi ile hormonlar üzerindeki etkileri vurgulanabilir. Okul öncesi eğitim kurumlarında “sabah toplantıları”, günlük eğitim akışındaki güne başlama zamanı etkinlikleri nezaketle güne başlamak için ve günü değerlendirme zamanı da öğrencilerin nezaketli davranışlarını takdir etmek için önemli fırsatlar olarak görülebilir. Ancak tüm bunların yanında her öğretmenin “Nezaket Elçisi” olması ve “Pedagojik Nezaket” içinde olması önemlidir. Nezaket elçisi olan öğretmenler, yetişkinler ve öğrenciler; nezaket ve iyiliği yayma, başkalarına yardım etme ile okul topluluklarında olumlu bir örnek oluşturma konusunda tutkulu, özverili, nazik liderlerdir. Nezaket ile ilgili olarak pek çok ülkede öğrenme, uygulama ve nezaketi paylaşmaya yönelik etkinlikler okul iklimine dâhil edilmektedir. Bu etkinlikler ile önemsemeyi, şefkati, empatiyi ve saygıyı öğretmek, başkalarına karşı takdir, minnettarlığı ve öz farkındalığı geliştirmek hedeflenmektedir. Selamlaşmak, merhaba ve günaydın demek, çevresindekilerle sıcak bir gülümseme paylaşmak, birine iltifat etmek, dinleyen bir arkadaş olmak gibi nazik davranışları geliştirmek için yapılacak etkinliklerde öğrenci katılımı esas olmalıdır. Nezaketli davranış ve iyilik etkinlikleri ile ilgili öğrencilerin kendi fikir ve projelerini geliştirmelerini sağlamak önemlidir. Öğrenciler yapılacak günlük nezaket ve iyilik etkinliklerini beyin fırtınası yoluyla belirlemelidir. Bu etkinlikler; birine toplu taşımada yerini teklif etmek, “Lütfen” ve “teşekkür ederim” kelimelerini sıkça kullanmak, bu ifadeleri “Bunu benim için yapman büyük incelik”, “Nazik davranışın için teşekkür ederim”, “Çok naziksin” vb. ile zenginleştirmek, ihtiyacı olanlara yardım etmek, bir süredir konuşmadığı bir akrabasını aramak, ev işlerinde ya da şimdiye kadar yardım etmediği bir işte ailesine yardımcı olmak, bir aile üyesine veya arkadaşına onları sevdiğini söylemek, değer verdiği birine sürpriz bir hediye vermek, birisinin rahat geçebilmesi için yol vermek onun için kapıyı tutmak, güvenlik görevlileri, itfaiyeciler, polis memurları, sağlık çalışanları vb. topluma yardımcı olan meslek elemanlarının iş yerlerine “Nezaket Ziyaretleri” düzenlemek, bu kişilere “İletişim ve Nezaket Kulübü” adına“ Nezaket ve minnettarlık mektupları” yazmak, yaşlı insanlara yardım etmek, saygı göstermek, huzur evi, vb. yerlere “Nezaket Ziyaretleri” düzenlemek, vb şeklinde olabilir. Hatta okularda “Nezaket Kulübü” adıyla bir sosyal kulüp kurulabilir.
Nezaketi bir öğretim aracı olarak kullanmak ve öğrencilere yaşamları boyunca yanlarında; sağlıklı sosyal ve duygusal alışkanlıklar aşılamak, bireysel farklılıklara saygı değerini kazandırmak, nezaketle ilişkili değerlerinin kazanılmasına uygun bir sınıf ve okul iklimi oluşturmak gibi katkılar sağlayacaktır. Yine nezaketi kazandırıcı pedagojik etkinliklerin öğrenciler arasında şiddet ve zorbalığı önleme nihai hedefiyle okulda daha iyi bir topluluk oluşturmak, öğrencilerin öznel iyi oluşlarını arttırmak, yardımseverlik, saygı, empati gibi sosyal ve duygusal becerileri desteklemek, aidiyet duygusu geliştirmek, benlik saygısını yükseltmek, akran kabulünü arttırmak, vb yararları olacağı unutulmamalıdır. Öğrencilere birbirleriyle etkili iletişim kurmayı öğreterek, çatışmaları çözmelerini, duygularını ifade etmelerini ve öz güvenlerini artırmalarını sağlamak, okulda nezaket kültürünü teşvik ederek, akranlar ve öğrenci ile öğretmen arasındaki bağları geliştirmek ve nihayetinde okullardan tüm topluma iyilik yaymak nezaket eksenli çalışmalarla mümkün olabilir.
Kaynaklar
1. Binfet, J. T., & Gaertner, A. (2015). Children’s
conceptualizations of kindness at school. Canadian Children, 40, 27-39. http://dx.doi.org/10.18357/jcs.v40i3.15167
2. Binfet, J. T., Gadermann, A. M., & Schonert-Reichl, K. A. (2016). Measuring kindness at school: Psychometric properties of a School Kindness Scale for children and adolescents. Psychology in the Schools, 53, 111-126.
3. Binfet, J. T., & Passmore, H. A. (2017). Teachers’ perceptions of kindness at school. International Journal of Emotional Education, 9, 37-53. http://doi: 10.1080/08927936.2016.1181364
4. Confident Counselors. (2017). 10 Minute Kindness Activities for the Classroom and Counseling. (https://confidentcounselors.com/2017/11/08/kindness_activities/)
Currie, L. (2015). Why Teaching Kindness in Schools Is Essential to
Reduce Bullying. (https://www.edutopia.org/blog/teaching-kindness-essential-reduce-bullying-lisa-currie).
5. Dickinson, M. (2021). The Kindness Council at OWIS. (https://www.owis.org/blog/thekindness-council-at-owis)
6. Dixon, A. (2011). Kindness makes you happy…and happiness makes you kind. Greater goodmagazine.https://greatergood.berkeley.edu/article/item/kindness_makes_you_happy_and_happiness_makes_you_kind
7. Işık, Ş. ve Kaynak, Ü. (2020). “Önleyici PDR Hizmetleri”. Okullarda Psikolojik Danışma ve Rehberlik. (Ed: Şerife Işık). Ankara: Pegem Yayınları.
8.İnan, A. A. (2020). Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları (4. baskı). Türk Tarih Kurumu.
9. Layous, Nelson, Oberle ve diğerleri. (2012). Kindness Counts: Prompting Prosocial Behavior in Preadolescents Boosts Peer Acceptance and Well-Being. Published online 2012 Dec 26. doi: 10.1371/journal.pone.0051380
Eğitim Bilimleri sınavına hazırlanmada geçmiş yıllarda
sorulmuş soruları iyi analiz etmek, bu soruları çözmek ve bu sorulara en yakın
sorulardan oluşan hazırlık kaynakları ile çalışmak son derece önemlidir. Sınava
hazırlanmaya başlamadan önce nasıl bir sınava gireceğimizi bilmek gereklidir.
Sınavı tanımanın en iyi yolu sınav ile ilgili başkalarının fikirlerine kendimizi teslim etmek yerine son birkaç yıl çıkmış sorularını bizzat incelemektir.
Geçmiş yıllarda çıkmış soruları analiz etmek ve çözmek;
Bu genel girişten hemen sonra önemli bir noktanın altını çizelim. Adayların sınav hazırlığı yaparken çıkmış soruların çözümü ve analizini en sona bıraktıkları ve genellikle sınava yakın zamanda çözdükleri görülmektedir. Bu hatalı bir stratejidir. Burada doğru olan çıkmış soruları özellikle son üç yıl çıkmış soruları hazırlık sürecinin başında çözmek, incelemek ve analiz etmektir. Hazırlık sürecinin başında böyle bir inceleme sınavı tanımak, hangi konu ve kavramlardan soru geldiğini anlamak bakımından önem taşımaktadır. Hazırlık süreci başında çıkmış soru incelemek adayın kendisine anlatılanların, çalıştığı kitapların, çözdüğü soruların ne derece sınava yönelik olduğunu test edebilmesi bakımından da önem taşımaktadır. Burada hiç konu çalışmadan soru çözmek anlamlı değilmiş gibi düşünülebilir. Ancak üniversitede bu dersler görüldüğünden mutlaka sorulardaki kavramlarla ilgili bir göz aşinalığı olacaktır. Yine hazırlık süreci başında çıkmış soru analizinde hiç konu temeli olmasa bile sorular çözülmelidir. Soruların çözülmesi sırasında hiç fikir sahibi olunmayan sorular boş da bırakılabilir. Eğitim bilimlerinde yer alan 80 soru çözüldükten sonra doğru, yanlış ve boş sayısı bir kenara not edilmelidir. Aynı çıkmış sorular bir de sınava yakın dönemde çözüleceği için bir karşılaştırma yapmak için bu başlangıçtaki performans kullanılabilir.
Sınav hazırlığı sürecinin başında çıkmış soruları çözmekten çok inceleme ve analiz yapmanın ve sınavı ve soru tarzını, dilini tanımanın esas olduğu unutulmamalıdır. Burada soru inceleme ve analiz edilirken önce soruların eğitim bilimleri kapsamında hangi ders ile ilgili olduğunu anlamaya çalışmak önemlidir. Soruda sorulan konu başlığını not etmek, ilgili konuda ne sorulmuş buna bakmak ve hatta soru incelemesini bir defterle birlikte yapmak bu deftere soru seçeneklerindeki konu ve kavramları da not etmek sınav kapsamı hakkında fikir verecektir. Çıkmış sorularda seçeneklerde verilen kavramlar sonraki yıllarda soruya dönüşebilmektedir. Bu bakımdan soru ile ilgili konuyu ve hatta seçeneklerdeki kavramları bir kenara yazmak hafife alınmamalıdır.
Sosyal Medyaya Dikkat!
Sınav hazırlığı sürecinin başında çıkmış soruları çözmeyen adaylar farklı kaynaklardan ve özellikle bir bilgi kirliliği deryası olan sosyal medyadan, sınava hazırlık amaçlı açılmış sosyal medya sayfalarından, Youtube videolarından hareketle sınavla ilgili bir algı geliştirmektedirler. Sınav algısını sosyal medya üzerinden oluşturmak ve sınavın soru tarzı, akademik ve bilimsel dilinden uzak kanallardan beslenerek sınava hazırlanmak yapılan en temel hatalardan biridir. Sosyal medya kullanımını sınava hazırlık sürecinde sınırlandırmak sınava hazırlık sürecinde zihnimizin berrak kalması bakımından önemlidir. Sosyal medyada sınava hazırlık amacı ile açılmış her sayfanın veya kanalın takipçi sayısının yüksek olması sınavın temel mantığına uygun olduğu anlamına gelmediği unutulmamalıdır.
Eğitim bilimleri çalışma yöntemi ezber mi? Soruları kendi yorumlamamla çözebilir miyim?
Eğitim bilimlerine hazırlananların en temel yanılgılarından biri de eğitim bilimleri sorularının kendi tabirleri ile “yorum sorusu” olduğunu ve kendi yorumları ile çözülebileceğini düşünmeleridir. Altını çizerek söylemek gerekir ki eğitim bilimleri soruları soruda sorulan konu ve kavram ile ilgili kritik noktaları bilmeden çözülemez. Bu bakımdan eğitim bilimlerinde her konu ve kavram ile ilgili kritik kavramları iyi bilmek gereklidir. Burada kritik kavram veya anahtar kavram deyince bunları ezberlemekten değil kavramaktan söz ediyoruz. Sınav hazırlığı sürecinde kritik kavramları ilk harflerden yapılmış akrostişler, tekerlemeler, vb ile ezberletmeye çalışanlarla karşılaşacaksınız. Bu türlü ezberlemelerin eğitim bilimlerine hazırlıkta etkili bir yol olmadığını, kavrayarak öğrenmenin esas olduğunu belirtmek isterim. Kavrayarak öğrenme “Neden/Niçin?” sorularını sormayı gerektirir. Bunu şöyle düşünün; örneğin ölçme ve değerlendirmede güvenirlik katsayısının alabileceği en yüksek değer +1’dir. Peki neden +1’dir. Bunun bir mantığı var, bu bilinmeli ve sorulmalıdır. Yine ölçme ve değerlendirmede “soru sayısı arttıkça güvenirlik artar” peki neden artar? Bir başka örnek öğretim materyali geliştirilirken bir PowerPoint sunum hazırlanırken 7x7 kuralı gereği her slaytta en fazla 7 cümle ve her cümlede de 7 kelime bulunmalıdır. Peki 7x7 kuralının temel mantığı nedir? Bir başka örnek öğretmenler derse başlarken dikkat çektikten sonra öğrencileri hedeften haberdar ederler, peki bunun temel nedeni nedir? Neden Bloom Tam Öğrenme Modelinde her ünite sonunda izleme testi yapılır? Soru cevap yöntemi kullanılırken neden soru bireysel değil de tüm gruba sorulur? Sunuş yoluyla öğretim yapılırken neden derse ön düzenleyicilerle başlanır? Bu örneklerdeki gibi bir bakış açısı geliştirir isek kavrayarak öğreniriz. Lütfen ezberden özellikle eğitim bilimlerinde uzak durunuz, eğitim bilimleri sorularını çözerken kendi yorumunuzla çözebileceğinizi düşünmeyiniz. Bakın bu noktada en çarpıcı durum şudur: Her yıl eğitim bilimleri sınavından sonra sınavdan çıkanlar eğitim bilimleri sınavının çok kolay olduğunu, ortalamasının yüksek olacağını söylerler. Ancak sınav sonrasında Türkiye ortalaması ortaya çıkınca sınavın kolay olmadığı görülür. Peki neden sınavdan çıkanlar kolay diyor, çünkü soruları kendi mantığı ile çözüyor ve kendi yaptığının doğru olduğunu düşünüyor. Bu noktada aşağıdaki son üç yıl 80 soruda eğitim bilimleri Türkiye ortalamalarına bakıldığında orta güçlüğe yakın olduğu görülecektir.
Eğitim bilimlerinde net hedefim kaç olmalı?
Atanma olasılığını arttırmak için etkili çalışan bir adayın eğitim bilimlerinde en az 65 neti hedef olarak koymasında fayda vardır.
İlk Analizimiz Öğretim İlke ve Yöntemleri
Bu yazı dizisi ile eğitim bilimleri derslerini tek tek genel olarak analiz edelim. İlk olarak öğretim ilke ve yöntemleri dersinden başlayalım. Çünkü en çok soru öğretim ilke ve yöntemlerinden geliyor. 80 soruda bu dersten yaklaşık 21-22 soru gelmektedir. Bu dersi iyi öğrenmenin ÖABT’si olan ve p121 puanı ile atanan öğretmenlik alanlarında özellikle sınıf ve İngilizce öğretmenleri için ÖABT son 30 soru, diğer alanlarda da son 15 soru olan “alan eğitimine” da katkı sağlayacağı unutulmamalıdır. Bu katkı branşlara göre değişir. Örneğin PDR alanına en az katkı sağlarken özellikle sosyal bilgiler, din kültürü ve sınıf öğretmenliği branşlarına daha çok katkı sağlar. Bu katkı bu branşlarda bazı soruların öğretim ilke ve yöntemlerindeki sorularla benzerlik göstermesinden kaynaklanmaktadır. Burada hemen şunu belirtmek isterim ki ÖABT alan eğitimi soruları için sadece öğretim ilke yöntemlerini bilmek yeterli değildir, sadece katkı sağlayıcıdır.
Öğretim İlke ve Yöntemlerinde Genel Olarak Hangi Konu Başlıkları Öne Çıkıyor?
Öğretim ile ve yöntemleri genel olarak; öğretim ilkeleri, öğretim kuram ve modelleri, öğretim stratejileri, öğretim yöntemleri, öğretim teknikleri, kavram öğretimi, düşünme becerileri ve öğrenme stilleri konu başlıklarından oluşan bir kapsama, 21 sorunun kapsam geçerliği gözetilerek bu başlıklara dağıtılmasından oluşmaktadır. Tabi ki her konuyu çalışacağız ancak nelere ağırlık vereceğimizi inceleyelim.
Tartışma Tekniklerine Dikkat!
Bu güne kadar bu konu başlıklarından en çok soru öğretim tekniklerinden en az soru da öğrenme stillerinden gelmiştir. Ancak öğretim tekniklerinde en çok sorunun tartışma tekniklerinden geldiği unutulmamalıdır. Tartışma teknikleri; beyin fırtınası, altı şapkalı düşünme, panel, zıt panel, sempozyum konulardan daha çok soru getirirken son yıllarda akvaryum, rulman, sokratik tartışma, köşelenme, kartopu gibi tekniklerin de soru olduğu görülmektedir. Tartışma teknikleri konu başlığı önemsenmelidir. Çünkü bu başlıktan 21 soruda son üç yılda ortalama 6 soru gelmiştir. Öğrenme stilleri konusu az soru getirse de bu konu çalışılırken özellikle “Kolb’un Öğrenme Stilleri” konusu üzerinde özellikle durulmalıdır.
Öğretim İlkeleri: Öğretim ilke ve yöntemleri öğretim ilkelerinden her yıl mutlaka bir soru getirmektedir. Bu güne kadar öğretim ilkelerinden özellikle öğrenciye görelik, yaşama yakınlık, somuttan soyuta, açıklık, güncellik ve bilinenden bilinmeyene ilkelerinin soru olduğu gözlenmektedir.
Öğretim Kuram ve Modelleri: Öğretim kuram ve modelleri yaklaşık 5-7 soru getirmektedir. Öğretim modellerinden tam öğrenme, programlı öğretim, bilgisayar destekli öğretim (özellikle yazılım türleri), Gagne Öğretim Durumları (özellikle ders işlemede 9 aşama ve 5 öğrenme ürünü), probleme dayalı öğrenme, proje tabanlı öğrenme, işbirlikli öğrenme özellikle (kendine özgü ilkeleri ve işbirlikli öğrenme teknikleri), çoklu zeka kuram ve modelleri çok soru getirmektedir. Öğretim kuram ve modellerinde yapılandırmacılığa ve yapılandırmacılıkla ilişkili olan bilişsel çıraklık ve 5 E öğrenme modeline ayrıca önem verilmelidir. Son yıllarda yapılandırmacılık ve ilişkili modellerle ilgili soru sayısı ortalama 3’tür. Yapılandırmacı model iyi bilinmelidir. Öte yandan son yıllarda eğitim bilimleri ile ilgili yeni yönelimlere de yer verilmeye başlandığını 2019 yılında “harmanlanmış öğrenme” ve “ters yüz öğrenme” soruları ve 2020 yılında gelen “Farklılaştırılmış öğrenme” sorusu ile görmekteyiz.
Öğretim stratejileri: Sınavda kapsam geçerliği gereği öğretim stratejileri olan sunuş yoluyla öğrenme, buluş yoluyla öğrenme ve araştırma inceleme yoluyla öğrenme ile ilgili mutlaka 2 soru geldiği ve geleceği unutulmamalıdır.
Öğretim yöntemleri konusunda da soru-cevap, örnek olay, gezi-gözlem, gösterip yaptırma önemsenmektedir. Öğretim tekniklerinde ise yaratıcı darama, istasyon, görüş geliştirme, konuşma halkası, benzetim (simülasyon) teknikleri ön plana çıkmaktadır.
Düşünme becerileri: Öğretim ilke ve yöntemleri dersi her yıl mutlaka 2 soru getiren bir konu başlığı da düşünme becerileridir. Düşünme becerilerinde özellikle eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, yansıtıcı düşünme ve üst bilişsel ( metabilişsel) düşünme becerileri iyi bilinmelidir. Bununla birlikte son yılların öğretim programlarında yer alan “girişimcilik” becerisi de önemsenmelidir.
Ders işleniş aşamaları da bir soru getirmektedir. Ders işleniş aşamaları ile ilgili dikkat çekme, hedeften haberdar etme (gözden geçirme), güdüleme başlıklarından soru geldiği çıkmış sorular incelendiğinde görülecektir.
Kavram öğretimi: Son yıllarda soru sayısı azalsa da “kavram öğretimi” konusu da öğretim ilke ve yöntemlerinde bir soru getirmektedir. Kavram öğretimi konu başlığında özellikle; kavram haritaları, kavram karikatürü, zihin haritası, balık kılçığı ve anlam çözümleme tablosu soru potansiyeli taşımaktadır.
Öğretim İlke ve Yöntemlerinde Sorular Nasıl Soruluyor?
Öğretim ilke ve yöntemleri sorularında genellikle bir etkinlik senaryosu verilip öğretmen ve öğrencinin etkinlikte yaptıkları anlatılarak hangi yöntem ya da tekniğin kullanıldığını belirlemeyi gerektiren senaryo soruları sorulmaktadır. Ancak özellikle öğretim stratejilerinin hangi konu ya da kavramların öğretimine uygun olduğunu ve sunuş ve buluş stratejisinin aşamalarını yoklayan sorular da bulunmaktadır. Önemli soru biçimlerinden biri de özellikle öğretim tekniklerinden hangi tekniğin öğrencilerde hangi becerileri geliştirmeye uygun olduğu ya da olmadığıyla ilgilidir. Bir önemli noktada son yıllar yöntem ya da tekniklerin uygulanması ile ilgili ne yapılır ise yöntem ya da tekniğe uygun ne yapılır ise yöntem ve tekniğe göre hatalı bir uygulama yapıldığını yoklayan sorular da bulunmaktadır. Bu bakımdan bir öğretim yöntem ya da tekniğinin ne olduğunu bilmek yeterliği değildir. Mutlaka tekniğin temel mantığı, neden uygulandığı, ne tür kazanım ve kavramların öğretimine uygun olduğu, öğrencilerde hangi becerileri geliştirdiği, hangi becerileri geliştirmede yetersiz olduğu, kendine özgü ilkeleri, uygulama aşamaları ve nasıl uygulandığı da bilinmelidir. Bu bakımdan bir yöntem ve tekniğe bir önceki cümlede bahsettiğim başlıklarla bakmayı öğrenmeliyiz.
Eğitim bilimlerini bu yazının devamında yazı dizisi olarak ders ders incelemeye devam edeceğiz. Faydalı olması dileğiyle…
Psikolojik sağlamlık ya da dayanıklılık bireyin uyum sağlama yeteneği olarak tanımlamıştır. Yaşam boyunca ortaya çıkan değişikliklere, zorluklara, taleplere ve hayal kırıklıklarına uyum sağlamayı gerektirir [8]. Psikolojik sağlamlık ya da dayanıklılık; başa çıkma, dirençli olma, zorlukları aşma, esneklik, uyum sağlama, zorluklara rağmen normal gelişim görevlerini yerine getirebilme, vb. pek çok şeyle ilişkilendirilmiştir.
Pek çok faktör psikolojik
sağlamlıkla ilişkilendirilebilse de, dirençli bir çocuğu destekleyen üç temel
yapı taşı ön plana çıkmaktadır [4]:
1. Çocuğa aidiyet ve güvenlik
hissi sağlayan yetişkinlerin bulunduğu güvenli bir taban ve sağlam sosyal ve
destekleyici bağlantılar.
2. Çocuğa değerli olma ve
yeterlilik duygusu sağlayan iyi bir öz saygı.
3. Çocuğun güçlü yönleri ile birlikte
ortaya çıkan öz-yeterlik duygusu.
Daniel ve Wassell (2002), bu üç
yapı taşını aşağıdaki altı alandan oluşan bir değerlendirme ve planlama
çerçevesi haline getirmiştir: (1)Güvenli ortam, (2) Eğitim (öğrenme ve
keşfetme), (3) Arkadaşlıklar, (4) Yetenekler ve ilgi alanları, (5) Pozitif
değerler ve (6). Sosyal Yeterlilikler.
Bu boyutlarda yapılacak
müdahaleler çocukların psikolojik sağlamlık geliştirmesi için önemlidir. Bu yazıda
altı boyut içinde sosyal destekler ve pozitif değerler ve bunlarla ilgili rol
modellere sahip olma üzerinde durulacaktır.
Bir rol modele sahip olma ile hem
pozitif değerler geliştirme hem de zorlu deneyimler karşısında dayanıklı olma arasında
ilişkiler vardır. Kaynak ne olursa olsun (ör. aile üyesi, komşu, okul
öğretmeni), olumlu davranışları modelleyen bir yetişkine sahip olmak, çocuklarda
dayanıklılık geliştirmede tekrar eden temadır [6]. Küçük çocuklar başkalarının
söylediklerini ve yaptıklarını kopyalarlar. Ebeveynler ve çocukların hayatlarındaki
diğer yetişkinler, zorlu durumların üstesinden gelmek için olumlu rol modelleri
olmayı öğrenebilirler. Ebeveynler hayatın zorluklarıyla başa çıkmada sakin ve
esnek olduklarında, çocuklarına aynı zamanda stresle başa çıkmanın olumlu
yollarını öğretmiş olurlar. Bu bakımdan zorlu yaşam deneyimleri ile ilgili anne
ve babaların olumlu bir rol model olmaları çocukların dayanıklılığını
geliştirmenin yollarından biridir [9]. Anne ve babalar çocuklarının stresi
nasıl daha iyi yöneteceklerini ve duygusal olarak daha dirençli olmayı
öğrenmelerine yardımcı olabilirler [10]. Bu anlamda her çocuğun destekleyici
bir rol modele ihtiyacı vardır [5]. Yoksul koşullarda büyüyen, ancak üretken,
sağlıklı hayatlar yaşamaya devam eden çocukları incelediğinizde ne bulursunuz? Olumlu
bir örnek oluşturan ve onları destekleyen harika rol modelleri vardır. Dayanıklılığı
inceleyen ilk psikologlardan biri olan Emmy Werner, fakir evlerde, ihmal ve
istismara uğrayarak, alkol veya başka bir madde kullanan veya akıl hastası bir
ebeveynle büyüyen çocukların hayatlarını incelemiştir. Werner, üretken,
duygusal açıdan sağlıklı yetişkinler olarak büyüyen dirençli çocukların
hayatlarında onları gerçekten destekleyen ve hayranlık uyandıran bir rol model
olarak hizmet eden en az bir kişinin olduğunu saptamıştır. Dirençli tüm
bireylerin inançları, tutumları ve davranışları ile onlara ilham veren rol
modelleri vardır. Genelde rol modellerin hayranlık uyandıran ve taklit etmek
için olumlu örnekler sunduğunu düşünmemize rağmen, kötü rol modellerin bile en
azından özellikle sahip olmak istemediğimiz özellikleri somutlaştırarak ne
olmak istemediğinize fikir veren tarafları olabilir [1]. Düşük sosyoekonomik
statülü ortamlarda bazı gençlerin neden iyi performans gösterdiği hakkında
yapılan bir araştırmada da destekleyici rol modellerin etkisi ön plana
çıkmıştır. Destekleyici rol modeller, zorluklara uyum sağlama, değişme,
iyimserlik, ısrar etme, stres durumları içindeki öğrenme fırsatlarını
görebilme, baş etme ve duygu düzenleme stratejileri, vb. ile ilgili farkındalık
kazandırabilirler [3].
Dayanıklılık geliştirmede içsel
ve dışsal faktörlerden söz edebiliriz. Mizaç, olumlu benlik algısı, öz denetim,
problem çözme yeteneği, vb. içsel faktörlerdir. Destekleyici sosyal ilişkiler
de dışsal faktörlerdir. Ailede ve yakın çevrede olumlu rol modellere sahip
olmak psikolojik sağlamlık veya dayanıklılık geliştirmede dış destekler
arasında sayılmaktadır [2]. Dayanıklılık konusunda rol modellere sahip olmak
zorlu durumlarla başa çıkmayı kolaylaştırıcıdır. Bu rol modeller; stresle başa
çıkmanın olumlu yollarını kullanmayı başarabilen bir aile üyesi, komşu,
öğretmen, arkadaş, bir öykü ya da roman kahramanı, bir film kahramanı, spor
veya sanat dünyasından biri olabilir.
O halde çocuk ve ergenlerde
dayanıklılık geliştirmede rol modelleri çocuklara, bu konuda rol model
oldukları da çocukların çevresindekilere fark ettirilmelidir. Çocuklara rol
modellerini fark ettirmede değer öğretimi sürecinde de kullanılan model
analizinden yararlanılabilir.
Model Analizi
Model analizi sosyal öğrenme ve
gözlem yoluyla öğrenme ile uyumlu bir değer öğretimi tekniğidir. Bu tekniğe
dayalı etkinlik ile öğrenciler sosyal ortamlarda etkileşimde bulundukları,
yaşamlarına dahil ettikleri kişilerin sahip oldukları değerlerin farkına
varabilirler [7]. Dolayısı ile model analizi psikolojik sağlamlık ile ilişkili
değerlerin öğrencilere fark ettirilmesine katkı sağlayacak şekilde
uyarlanabilir.
Bu teknik 2005 Sosyal Bilgiler
Öğretim Programında kullanılan “Model Analizi Formu” kullanılarak
uygulanabilir. Etkinlikte öğrencilerin model alabileceği gruplar seçenek olarak
verilir. Öğrencilerden bir veya birkaç model grubunu seçerek gözlemler
yapmaları ve yaptıkları gözlem sonucunda model grubu içerisinden model
aldıkları kişide gözlemledikleri baskın özelliğin veya değerin ne olduğunu
yazmaları ve kendilerinde oluşan etkiyi açıklamaları istenir [7]. Model analizi
psikolojik sağlamlıkla ilişkilendirilerek aşağıdaki gibi uyarlanabilir.
Bu etkinlik öğrencilere kendi
yaşamlarında bulunan ve stresle başa çıkmanın olumlu yollarını kullanmayı
başarabilen kişilerin olumlu değerlerinin farkına varmalarını ve bunu
içselleştirmelerini sağlar. Bu süreçte birey, kendi değerleri ile model aldığı
kişinin değerlerini karşılaştırır. Aynı zamanda bu etkinlik model alınan
kişinin görüşlerinin anlaşılmasına da yardımcı olur. Psikolojik sağlamlıkla
ilgili pozitif değerleri fark etmelerini sağlar.
Etkinliği uygulamadan önce stres
yaratan zorlu yaşam deneyimleri ve bunlar karşısında dayanıklı olma, baş etme,
vb. konular hakkında kısa açıklamalar yapılabilir veya bu konular öğrencilerle
tartışılabilir. Bu tartışma sonunda öğrencilerinde çevrelerindeki zorluklarla
baş etme konusunda başarılı olduklarını düşündükleri kişileri düşünmeleri
istenir.
Etkinlikte ilk olarak tahtaya
aşağıda verilen model alınabilecek örnekler yazılır. Öğrenciler bu kişilerden
birini veya birkaçını seçerek aşağıda verilen formu doldurur. Kişinin baskın
özelliğinin veya değerinin ne olduğunu, bu değerin kendine etkisini not alır ve
sınıfla paylaşır.
Anne-baba Arkadaş
Kardeşler Yazar
Yakın akrabalar İşveren
Öğretmenler Spor
insanı
Okul takımı antrenörü Akran grubu lideri
Sanat insanı Bilim
insanı
Model alınan kişi |
Kişilik/Karakter Özelliği |
Oluşan etki |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu analiz ile çocukların
psikolojik sağlamlıkla ilgili olabilecek; sabırlı olma, metanetli olma, cesur
olma, yardımsever olma, iyimser olma, vb değerlere ulaşması beklenmektedir.
Etkinlik sonunda bunlara vurgu yapılabilir. Etkinlik sonu tartışmaları ile
öğrenciler “Dirençli biri sorunları belirleyebilir, zorlukların üstesinden
gelmenin yollarını bulabilir, hızla iyileşebilir ve yoluna devam edebilir” çıkarımına
ulaştırılabilir.
Kaynaklar
[1] Barker, E. (2016). 10 Ways to Boost Your Emotional
Resilience, Backed by Research. (https://time.com/4306492/boost-emotional-resilience/,
erişim: 25.12.2020).
[2] Best Start Resource Centre. (2019). Building Resilience
in Young Children: Booklet for parents of children from birth to six years. (https://ccprn.com/wp-content/uploads/2019/11/Building-Resilience-in-Young-Children.pdf,
erişim: 24.12.2020)
[3] Chen, E. vd. ( 2013). Role Models and the Psychological
Characteristics That Buffer Low-Socioeconomic-Status Youth From Cardiovascular
Risk. Child Development, July/August 2013, Volume 84, Number 4, Pages 1241–1252.
[4] Daniel, B. & Wassell, S. (2002). The Early Years:
Assessing and Promoting Resilience in Vulnerable Children 1. London : Jessica
Kingsley (Publishers) Ltd.
[5] Herald, C. (2019). Opinion: Every child needs a
supportive role model. https://calgaryherald.com/opinion/columnists/opinion-every-child-needs-a-supportive-role-model,
erişim: 25.12.2020)
[6] Hurd, N.M.& Zimmerman, M. (2009). Negative Adult
Influences and the Protective Effects of Role Models: A Study with Urban
Adolescents. August 2009Journal of Youth and Adolescence 38(6):777-89. DOI:
10.1007/s10964-008-9296-5
[7] İnel, Y. & Urhan, E. (2018). Model Analizi
Etkinliği: Ortaokul Öğrencileri Hangi Değerleri Kimden Öğreniyor?. Gelecek
Vizyonlar Dergisi (fvj: Future Visions Journal) 2(1): 2018, 44-51.
[8] Joseph, Joanne M. (1994). The resilient child. New York:
Plenum Press
[9] Pearson, J. & Hall, D. K. (2019). Parents & Kids
on the ‘Road to Resilience’ .( https://www.reachinginreachingout.com/documents/PAS-handout-Roadsside-MAR-19-FINAL_000.pdf,
erişim: 24.12.2020)
[10] Sedlar, G. (2018). How to Teach Your Kids to Be
Resilient. (https://rightasrain.uwmedicine.org/life/parenthood/teaching-kids-resilience,
erişim: 24.12.2020)
Etkili zaman yönetimi, bir yönüyle de beynimizi ve enerjimizi yönetmekle ilgilidir. Dikkatimizi yönetmek, zamanımızı, enerjimizi daha verimli kullanmak, önceliklerimizi belirlemek, ertelemeyi azaltmak ve her gün daha fazlasını başarmak için nörolojik (sinirbilim) araştırmalarının verilerini kullanmayı öğrenebiliriz. Bunu öğrenme ile ilgili eğitim ve atölye örneklerine de rastlanmaktadır [3] [4]. Zaman yönetimi hedef belirleme, öncelikleri belirleme, plan ve organizasyon yapma ve buna uyabilme, stresi yönetebilme, erteleme davranışı ile mücadele edebilme becerilerini gerektirir. Bu beceriler özellikle beynimizin yürütücü işlevleri ile ilgilidir. Beynin yürütücü işlevlerine “yönetici işlevler” de denilmektedir. Zaman yönetimi. bu yönetici işlevleri etkili kullanmak ile yakından ilişkilidir.
Ne yaptığımız ne zaman yaptığımız
ve nasıl yaptığımız beynin yürütücü işlevleri tarafından kontrol edilir. Zaman
yönetiminde ustalaşmak için önce zihin yönetimini anlamalıyız. Beynin ön
tarafında bulunan prefrontal korteks; davranışı planlar, yönlendirir. İnsanların
planlama ve karar verme gibi karmaşık bilişsel görevleri tamamlamasına izin
verir [5]. Bu beyin bölgesi dürtüselliği kontrol etme, kendini izleme, planlama
ve organizasyon, etkinlik değiştirme, görev başlatma, görev izleme, duygusal
kontrol, çalışma belleği, genel çalışma düzeni, vb ile yakından ilişkilidir. Prefrontal
korteksin kapasitesinin genişletilmesi, zaman yönetimi becerisinin de
gelişmesini sağlayacaktır.
Beyniniz, vücudunuzun diğer
kısımları gibi enerji kullanır. Tipik bir kişinin beyni, her saat yaklaşık 10,8
kalori kullanır [11]. Yorucu zihinsel görevler yüzünden enerjimizin tükenmesi, stres
ve diğer fiziksel tepkiler yoluyla hissedilmektedir. Öncelikleri iyi belirlemek
enerjiyi de doğru kullanmak anlamına gelir. Zaman ve enerji her gün bize
verilen iki sınırlı kaynaktır. Bu
yönüyle zaman yönetimi, bu iki sınırlı kaynağın en verimli şekilde nerede
harcandığını belirleme ile ilgilidir. Bu belirleme, planlama yapma, günlük
karar verme ve problem çözme sürecimizi yönlendirmekten sorumlu bölge olan prefrontal
korteks alnınızın hemen arkasında bulunmaktadır. Prefrontal korteks sağlıklı
işlemez ise; dürtülerinizi kontrol edemez, hedefler koyamaz, karmaşık sorunları
çözemez, hiç görmediğiniz şeyleri görselleştiremez veya yaratıcı düşünemezsiniz.
Prefrontal korteks, en çok enerji tüketen beyin bölgesidir. Prefrontal
korteksimizin düzgün çalışması için glikoza (hücrelerimiz için enerji) ihtiyacı
vardır [13].
Zaman yönetimini de içine alacak
şekilde hedef ve öncelik belirleme, plan ve organizasyon yapma konusunda
bilinçli bir şekilde çalışan prefrontal korteks korteksimiz çabuk yorulur.
Duygusal beynimiz ve dikkat dağıtıcı etkinlikler, prefrontal korteksimizin uzun
süre odaklanmış kalmasını engeller. Beynimizin duygularımızı yöneten,
duyguların etkisi altında davranmamıza neden olan bölümü “limbik sistem” adı ile
bilinir. Limbik sistem duyguları, özellikle zevki kontrol eder. Amigdala, ilkel
beyin olarak da adlandırılan bu limbik istemle ilişkili çalışan bir başka
önemli beyin bölgesidir. Amigdala özellikle korku, kaygı, stres, vb duygular
ile ilgili olan beyin bölümüdür. Amigdala son derece korku odaklıdır ve bizi
tehlikeden kurtarmak için programlanmıştır. Korku, kaygı, vb. durumlarda
amigdala, prefrontal korteksimizden önce aktive olur ve sempatik sinir
sistemimizi harekete geçirir. Sempatik sinir sistemi bedenimizin stres
tepkileri oluşturmasına neden olur. Bu tepkiler de prefrontal korteksimizin
davranışlarımız, dikkatimiz ve kararlarımız üzerindeki etkisini zayıflatır.
Kabaca beynimizin yönetici işlevlerini yerine getirme ve zamanı yönetme
konusunda prefrontal korteksimiz ile duygusal beynimiz ve amigdala arasında bir
mücadele olduğu söylenebilir [6]. Zamanı yönetme konusunda hedef ve öncelik
belirleme, çalışmaya başlama, odaklanma ve çalışmayı sürdürmekte
zorlandığımızda beynimiz duygusal beynimizin kontrolüne girmiş demektir. Yani
ya limbik sistemin etkisi ile haz ve zevk odaklı işlerle meşgul olduğunuz için
ya da amigdala etkisi ile kaygı ve stres duyguları nedeni ile yapmanız
gerekenlere odaklanma sorunu yaşıyorsunuz demektir. En temel zaman yönetimi
problemi olan erteleme davranışı da duygusal beynimizin etkisi ile ortaya çıkan
bir davranıştır. Ertelememizin nedenlerinden biri, doğal olarak zevkli olanı
yapma, anlık hazlara takılı kalma eğiliminde olmamızdır. Bir diğer erteleme
nedeni de kaygı, stres vb. duygular nedeni ile başlayamamak ve
odaklanamamaktır. Ertelemeye neden olan aktiviteler genellikle limbik sistemi
harekete geçirirken, genellikle daha az gelişmiş olan prefrontal korteks savaşı
kaybeder [8]. Kaldı ki erteleme davranışının bir zaman yönetimi problemi
olmaktan çok, duygusal bir problem olduğunu ortaya koyan çalışmalar
bulunmaktadır [7]. Bu durumlarda yönetici işlevlerimiz için duygusal beyin
etkilerini sonlandırmak ve kontrolün prefrontal kortekse geçmesini sağlamak
gerekir.
Duygusal beyin etkisinden
prefrontal kortekse geçiş için beynimize farkındalık kazandırmak, onu şimdiki
ana getirmek için yeni girdiler sağlamak gereklidir. Bunu yapmak için duygudan,
duyulara oradan da düşünceye geçiş için beynimize fırsat vermek gerekir.
Öncelikle 5-5-5 (5 saniye nefes alın, nefesi 5 saniye tutun ve 5 saniye nefes
verin) kuralını uygulayarak nefes almak önerilir. Bu kural içimizden beşe kadar
sayarak yavaş yavaş burnumuzdan nefes alıp, yine beşe kadar sayıp nefesi tutma
ve nefesi ağzımızdan beşe kadar sayarak bırakmak şeklinde yapılır. Sonrasında “5-4-3-2-1
baş etme ve farkındalık tekniği” ile duygudan düşünceye geçişte beynimize yeni
girdiler sağlayabiliriz. Bu teknik hemen çevremizden sağlayabileceğimiz 5
görsel, 4 dokunsal, 3 ses, 2 koku ve 1 tat duyusal girdileri ile ilgili bir
egzersizdir. Beş duyumuza (görme, ses, dokunma, koku ve tat) dayalı bir
farkındalık tekniğidir. Bu teknik, bizi şu anı hatırlatmaya yardımcı olmak için
beş duyumuza götürür. Egzersize çevremizde gördüğümüz beş şeye bakarak
başlanılmalıdır. Bunlar masamız, bilgisayarımız, kalemimiz, duvardaki saat, vb.
olabilir. Sonra dikkatimizi dokunabileceğimiz 4 şeye kaydırmak önemlidir.
Saçımız, yüzümüz, oturduğumuz sandalyenin dokusu, ayaklarımızın çoraplarımızın
içindeki sıcaklığı, vb. olabilir. Devamında çevremizde duyduğumuz 3 ses;
dışardan gelen çocuk sesleri, akan trafiğin sesi, kuş cıvıltıları, duvardaki
saatin tik takları, vb. olabilir. Çevremizden 2 koku, bu biraz zor olabilir.
Belki yerimizden kalkıp banyoya kadar gidip sabun koklamak, elimize kolonya
dökmek, bileğimize hoş koku sıkmak, masamızdaki kitabı koklamak gerekebilir. O
anda hiçbir şeyin kokusunu alamıyorsanız veya hareket edemiyorsanız, en
sevdiğiniz 2 kokuyu hatırlayın. En son olarak bir tat; çay veya kahvenin tadı,
naneli şeker ya da sakızın tadı olabilir. Bu egzersiz bir farkındalık aracıdır.
Bizi şimdiki zamana getirerek beynimizi endişeden kurtaracak potansiyele
sahiptir. Zihnimizin kontrolünü yeniden kazanmak için basit ama etkili bir
yöntemdir [2] [9] [12].
Bu egzersizden sonra “Şu anda
düşünsel ve duygusal olarak ne durumdayım? “Şimdi ne yapmam gerekiyor?”
sorularına cevap verip önceliklerimize odaklanabiliriz. Bir kalem ve kâğıt alıp
o gün için öncelikli çalışmalarımızı yazabiliriz. Görseller, zihni harekete geçirmenin harika
bir yoludur. Çalışmaya başlarken çalışma sonunda ulaşacaklarımızı hayal edip
görselleştirerek bir haz iklimi oluşturma gayreti ile beynimizde dopamin
salınımına yol verebiliriz. Çalışmalarımız sırasında prefrontal korteksimiz
çabuk yorulur. Bu bakımdan aralıklı çalışmak, 40-50 dakikalık bloklar ve 15-20
dakikalık aralar şeklinde bir düzenleme yapmak gerekebilir. Öte yandan çoklu
görevlerden kaçınmak, dikkatimizi önceliklerimizden başlayarak tek bir işe
vermek önemlidir.
Peki çocuk ve ergenlerden beynin
yönetici işlevleri ve zaman yönetimi ile ilgili yetişkinler kadar becerikli
olmalarını beklemeli miyiz? Bu konuda çocuk ve ergenlere biraz esnek
davranmalıyız. Çünkü beyin gelişiminin tamamlanması 25-30 yaşı bulabilmektedir.
Özellikle yürütücü işlevlerden sorumlu olan prefrontal korteks (ön lob) beynin
en son gelişen kısmıdır. Bu nedenle 25 yaş altında olanların yönetici işlevlerde
bazı eksikliklerinin olması nörobilim (sinirbilim) açısından oldukça normaldir.
Ancak çocuk ve ergenlere yönetici işlevler konusunda etkili rehberlik yapılması
ile yönetici işlevlerde daha iyi olmaları sağlanabilir. Çocuk ve ergenlerdeki yönetici
işlev eksikliklerini anne ve babalar en iyi ev ödevlerinin yapılması sırasında
gözlemlerler. Birçok anne-baba çocuklarının ödevlerini kendilerinin yapmalarını
bekler. Ancak çocukların bunu başarmadaki eksiklikleri velilerde hayal
kırıklığı oluşturur. Hatta ev ödevi konusu evde en önemli akademik stres
kaynaklarından biridir. Ödev yapmak her yönüyle ön lob (prefrontal korteks)
etkinliğidir. Bu bölge çocuk ve ergenlerde henüz gelişmekte olduğundan ödevi
zamanında yapma, dikkatinin dağılmasına engel olma, etkili çalışma
organizasyonu yapma, planlama ve öncelik belirleme konularında güçlüklere neden
olur [10]. Çocuk ve ergenlere yönetici
işlevler konusunda gelişimsel zorluklar yaşadıklarının farkında olarak empatik
ve esnek davranmak önemlidir. Onlara plan yapma, öncelik belirleme, bir işin ne
kadar süreceğini tahmin etme, zamanı doğru kullanma konularında neler
yapabilecekleri konusunda destek sağlamak önemlidir. Bu destek, zaman yönetimi
konusunda başlangıçta neyi nasıl yapacakları, nasıl bir plan yapacakları,
neleri önemli ve öncelikli görecekleri konusunda yoğun bir destek vermek, sonra
yavaş yavaş bu desteği çekerek verilebilir. Bu biçimde sağlanan yetişkin
destekleri, önemli gelişim psikologlarından biri olan Vygostky tarafından
“iskele kurma” yöntemi olarak tanımlanmıştır. Çocuklara zaman yönetimi de dahil
pek çok becerinin öğretiminde kullanılabilecek “iskele kurma” yöntemi; “yapı
iskelesi” veya “bilişsel çıraklık” diye de anılmaktadır. Anne babalara
rehberlik ve müşavirlik edenlerin bu yöntemi kullanmayı önermeleri önemlidir.
Bu tekniğin nasıl kullanılacağından kısaca bahsedecek olur isek; iskele kurma
bir yetişkin desteği ile öğrenmektir. Öğretilecek beceri belirlendikten sonra
başlangıçta yetişkinlerin sağladığı rehberlik ve ipuçları fazladır. Süreçte bu
destek ve ipuçlarının yavaş yavaş geri çekilmesi, yalnızca takıldığı yerlerde
ipucu ve destek sağlanması, en sonunda çocuğun söz konusu beceriyi bağımsız ve
desteksiz bir biçimde yapması önemlidir.
Zaman yönetimi kişiye özgüdür.
Beynimizin hangi yarım küresini baskın olarak kullandığımız ile de ilgilidir.
Sağ ve sol beyin teorisine göre; aynı konu üzerinde bile çalışsalar “sol
beyinli” olarak tanımlanan insanlar bilgiyi doğrusal, analitik kalıplar
kullanarak düşünür. “Sağ beyinli”
insanlar ise yaratıcı, sezgisel süreçler yoluyla düşünür. Zaman yönetiminde
liste, plan yapma, vb. sol beyinli insanların uygulayabildiği zaman yönetimi
becerileri iken çalışma yöntemleri dağınık ve düzensiz olan sağ beyinli
insanlar bunları uygulamakta zorlanır. Zaman yönetimi konusunda verilen genel
öneriler herkeste işe yaramayabilir. Her
şeyden önce bireylerin zamanlarını nasıl kullandıklarını, neye ne kadar zaman
ayırdıklarını analiz etmeleri gereklidir. Zamanı yönetme konusunda kendilerine
özgü yollar bulmalarını önermek daha doğrudur.
Kaynaklar
[1] Arden, J.B. (2017). Barin2Brain: Nörobilimin Psikoterapi
Üzerindeki Dönüştürücü Etkisi. (Çev: Özlem Şimşek). İstanbul: Sola Yayınları.
[2] Battistin, M. (2016). 5,4,3,2,1 Method to Reduce Anxiety.
(https://www.hope-therapy-center.com/single-post/2016/04/06/54321-method-to-reduce-anxiety,
erişim: 21.12.2020)
[3] Brain Smart. (2020). Time Management Training And
Mindfulness. (https://www.oneclearmessage.com/communication-training/brain-smart-time-management/,
erişim: 16.12.2020)
[4] Changeworks. (2020). Braın Based Tıme Management. (https://www.changeworksltd.co.th/course/brain-based-time-management/,
erişim: 12.12.2020)
[5] Daniano, S. (2018). It’s Not About Time Management, It’s
About Mind Management. (https://blog-aboutmybrain-com.cdn.ampproject.org/,
erişim: 10.12.2020).
[6] Kadavy, D. (2015). Mind Management (Not Time Management).
(https://kadavy.medium.com/mind-management-not-time-management-25ebd3a58dc6,
erişim: 20.12.2020)
[7] Kemmis, S. (2019). Procrastination Isn't a Time
Management Problem, It's an Emotional Problem. (https://zapier.com/blog/procrastination-emotion/,
erişim: 11.11.2020)
[8] Kim, A. & Volkova, A. (2019). Time Management and
Organization at BCA. (https://academychronicle.com/5344/lifestyle/time-management-and-organization-at-bca/,
erişim: 20.12.2020)
[9] Leshure, E. (2018). 5-4-3-2-1 Method to Reduce Anxiety.
(https://amindfulemergence.com/5-4-3-2-1-method-to-reduce-anxiety/,
erişim: 21.12.2020)
[10] Miller, L. (2019). Why Homework is an Executive
Function Fiasco. (https://www.classroommatters.com/blog/2019/10/29/why-homework-is-an-executive-function-fiasco,
erişim: 23.12.2020)
[11] Quy, L. (2016). What brain science says about how to
manage your time to be more successful. (https://www.smartbrief.com/original/2016/11/what-brain-science-says-about-how-manage-your-time-be-more-successful,
erişim: 10.10.2020)
[12] Ritschel, C. (2019). How To Ease Anxıety Wıth The
'54321' Mındfulness Trıck. (www.independent.co.uk/life-style/,
erişim: 21.12.2020)
[13] Stonecipher, D. (2019). A Neurohacker’s Guide to Time
Management (How to Use Science to Structure Your Days). (https://www.earlytorise.com/a-neurohackers-guide-to-time-management/,
erişim: 20.12.2020)